Baselitz’in “Retrospektif” Sergisi

Baselitz’in “Retrospektif” Sergisi

20 Ekim 2021 – 7 Mart 2022, Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi,  Rue Beaubourg, 75004 Paris

Mevsimin ilk baharı müjdelemesi gibi, hatta mevsim değişikliğini vurgular gibi 2022 yılının mart başında bir çok müzede eski sergiler kalkmakta yerlerine yeni sergiler yerleşmektedir. Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi Baselitz sergisini uğurlarken, Charles Ray heykel sergisine hoşgeldin demektedir. Biz burada, 3 defa gittiğimiz ama yazmaya fırsat bulamadığımız Baselitz sergisinden bahsedeceğiz. Ardından da Charles Ray’in değişik dünyası ve heykellerini anlatırız.

1938’de Almanya’da doğan Baselitz sanat eğitimine Doğu Almanya’da başlamış sonra batı Almanya’ya geçmiştir. 1963’te ilk sergisi büyük skandallara yol açmıştır. Bütün sanatsal doğmaları reddedip mitler ve efsanelerle dolu karanlık bir ikonografik resim tarzı geliştirmiştir. Ardından daha sıradan konulara girip figüratif araştırmalara yönelmiştir. 1969’da baş aşağı resimler çizmeye başlamış ve bu kendine has tekniği ile ilgi çekmeyi başarmıştır. Bazı resimlerinde de imgeyi parça parça göstermeyi yeğlemiştir. Nazilerin ve Sovyetlerin baskıcı rejimleri altında yaşamış olan Baselitz’in bu tarz bir bakış açısına ulaşması pek de şaşırtıcı bir şey değil. Çizdiği şekillerdeki figürasyonla abstraksiyon arasındaki resim dili sürekli gelişmiştir. Değişik alanlarda  eserler vermiştir. Gravür, desen, baskı, resim ve heykel alanlarında çok sayıda eser vermiştir. Kendisi İtalyan maniyerizmi, ekspresyonizm, brüt sanat ve Afrika heykel sanatı arasında gidip gelmektedir. Pompidou merkezinde 60 yıllık sanat hayatından geniş bir retrospektif sergi kısa bir süre sonra bitecek. O kendisi ile yapılan söyleşide şu sözlere yer verir; “Ben harap olmuş bir düzen, harap olmuş bir manzara, harap olmuş bir halk ve harap olmuş bir toplum içinde dünyaya geldim. Yeni bir düzen kurmak istemedim. Buna karşın her şeyi sorguladım ve sıfırdan başlamak istedim. Ben de  İtalyan maniyeristlerin duyarlılığı, kültürü ve felsefesi yok. Ama ben de her şeyi deforme ederek bir tarz maniyerist oldum sayılır. Ben kabayım, naifim ve gotikim” demiştir. İsterseniz Pompidou çağdaş sanat merkezinde sergilenen bazı eserlerine göz atalım.

Yok olan kahramanlar:Baselitz Berlin de yeni bir Alman resmi yaratmaya çalışmıştır. 1965-66 yıllarında bu yeni tarza isin vermiş ve “Yeni Tip” demiştir. Provokatördür. Bugün bu tekniğe daha çok “Kahramalar” deniliyor. Ressamlar, şairler ve partizanlar yaralı olarak savaştan dönenler ise  “İyi arkadaşlar” da altında karşımıza çıkmaktadır. Bunlar çok büyük boyutlarda tablolardır. Bu resimler bize Almanya’nın trajedisini gösterir. Resimdeki iki kişi yaralı olmalarına rağmen birbirlerinin elini tutmaktan bile acizdirler. Harabe bir dekor içinde yerlerde sürünen bir kırmızı bayrağın üzerinde ayakta durmaktadırlar.

Görüntüyü ters çevirmek: 1969’da Baselitz fotoğraflardan yola çıkarak tamamen tersine dönmüş resimler çizmeye başlamıştır. Bu eserlerin adını “Kol ve Gövde arasındaki üçgen” olarak koymuştur. Bunlar ilk otoportrelerdir. Baselitz koluyla vücudu arasında oluşturduğu üçgene bir kuş kanadı yerleştirir. Baselitz daha sonraki eserlerinde tekniğini ve yaklaşımlarını değiştirse de baş aşağı duran imge anlayışını değiştirmemiştir. Bunlara yeni imgeler demiştir.

Ekstraksiyonun ötesinde: 1977’de baz bir seri Afrika tarzı primitif heykeller yapmıştır. Tahtadan yonttuğu heykelleriyle 1980 de Venedik Bienaline katılmıştır. Bu heykellerle sanatçı şiirsel bakış açısıyla insani durumları göstermek istemiştir. “Olmo’lu kızlar” İtalya’daki bir meydanda bisiklete binen kızlardan ilhamlanmıştır. Renk canlılığı Alman ekspresyonizminden gelir özellikle Emil Nolde’un renk paletine yakın durmaktadır.

Hatıralar meydanı: Baselitz 1989’da Berlin düştüğünde gençliğini hatırlar. 1945’teki Dresden bombalanması sonrasındaki yeniden yapılanma aklına gelir. O zamanlar yedi yaşındadır. Hafızasında şehrin her noktasını temizleyen kadınlar ve  yeniden yapılanma hareketinde sürekli çalışan kadınlar vardır. Bir yıl boyunca bu hatıralarından yaptığı resimlere “Harabe kadınları” adını vermiştir. Bu konuyla ilgili bir seri sarı boyalı baş heykelleri de yatmıştır. Bunların adını da “Dresden kadınları” koymuştur.

Remix: 2005’ten itibaren Baselitz eski tablolarını yeniden gözden geçirmiştir. Müzikteki tabiriyle Remikslemiştir. Kompozisyonlardaki ritmi değiştirmiş daha akışkan bir resim tarzını benimsemiştir. Bu resimleri hızlı hareketlerle yeniden yaratmıştır. Modern ressam adlı eserinde 1966 yılında yaptığı üniformalı askeri resminde askerin elleri yerdeki dikenli tellerdedir. Yeni remiks resimde ise askeri aynı pozisyonda tutmuş ama  beyaz bir fon üzerinde etrafından kanlar fışkırıyor şekilde boyamıştır.

Baselitz sonra George şöyle diyor; “Benimle ben arasında ikimiz varızdır ve ben bunun üzerine resim yaparım. İşte hepsi bu kadar.

Ama zaman zaman da Otto Dix gibi çok hayranlık duyduğum birisi de gelir bize eşlik eder.

Son eserleri: Karısı Elke ile yine ters duran ikili portre yapmıştır. Çıplak sandalyede oturmaktadırlar. Başka bir  tabloda Otto Dix’in anne babasının portrelerinden esinlenmiştir. Bu tablalarda çok büyük boyutlardadır.

     

Meksika’nın efsane kadın fotoğrafçısı Garciela Iturbide

“Graciela Iturbide, Heliotropo 37”
12 Şubat – 29 Mayıs 2022
Cartier Vakfı, 261, boulevard Raspail, 75014 Paris, Fransa

Meksika ve Güney Amerika fotoğrafçılığının efsane ismi Graciela Iturbide 79 yaşında Paris’te Cartier Vakfı binasında şu sıralar yaşamının en büyük retrospektif sergisini yapıyor. 29 Mayısa kadar gezilebilecek sergi 2 kata yayılmış durumda ve fotoğrafçının 50 yıllık fotoğrafçı geçmişini gözler önüne seriyor. Bu sergi, fotoğrafçının bugüne kadar olan kariyerinin en eksiksiz antolojisini temsil ediyor diyebiliriz.
Minyon yapıdaki bu kadın, narin, gülümseyen ama gerginliğini de saklamayan, sigarasına yapışmış, güzel sadeliği ve belli ki iyi yetiştirilmiş kibarlığı ile tanınıyor. Hayali edebiyat okumakmış ama babası okutmamış. Ailesi ve kardeşleri çok muhafazakarlarmış. Evlenerek bundan kurtulacağını düşünmüş. Ancak daha özgür bir yapıya sahip mimar eşinden boşanınca, yaşam boşanmış bir kadın fotoğrafçı olarak pek de kolay olmamış ama Graciela bunu pek umursamamış.

Ben Graciela Iturbide’in daha önce sınırlı bir sergisini 2011 yılında Arles Fotoğraf Buluşmalarında izlemiştim. Ardından Pompidou Çağdaş Sanat Merkezinde bir retrospektif sergisi olmuştu. Ama bu boyutta bir sergisi sanıyorum dünyada ilk. Sergi adını Frido Kahlo’nun da yaşadığı Mexico City’deki Coyoacan semtindeki stüdyosudan alıyor. Serginin adı “Graciela Iturbide, Heliotropo 37”.
Graciela Iturbide evlenip üç çocuk sahibi olduktan sonra 1970 de fotoğrafa başladı. Sinema okulunda beşinci sınıfta manuel Alvarez Bravo‘nun öğrencisi oldu. Bravo elinden tuttu. Henri_Cartier Bresson ile tanıştı. Üç çocuğundan kızı Claudia yıl trajik bir şekilde kaybetmesinin ardından mimar eşinden ayrılıp kendisini iyice fotoğrafa verdi. 5 yıl boyunca yüzlerce Angelicos fotoğrafı çekti. Angelicos Meksika inanışına göre daha suç işleme fırsatı bulamadan ölen çocuk anlamına gelir ve bu çocuklar doğrudan cennete giderler. Sırasıyla Meksika’nın “Woodstock” u olan rock festivalini çeker, Panama devrimci figürü Omar Torrijos’u takip ederek fotoğraflar. Ochimichu, Epinoza, San Augustin Etla, Cuetzalan şehirlerinden fotoğraflar gönderir. İlk sergisini Colette Alvarez ve Paulina Lavista adlı kadın fotoğrafçılarla 1975 de Meksika’da açar. Meksika’nın İspanyollar öncesi tarihi ile ilgilenir ve yerel kabilelerin fotoğraflanması işine girişir.
Sonora çöllerindeki “Seri” kabilesini fotoğraflar. Meksika fotoğraf konseyine seçilir. Önce Meksika’nın her yerini ve ardından tüm dünyayı fotoğraflar. Benzersiz bir fotoğraf anlayışıyla çok geniş yelpazede bir çalışma ortaya koyar.
En önemli işleri sayılan Juchitan halkının fotoğraflanması için davet alır. Yavaş yavaş belgesel fotoğrafçılığa kayar. Kadın fotoğrafçı olmanın avantajını kullanarak kadınları en doğal hallerinde yakalar. 1990 da Oaxaca daki keçi kurban törenlerini belgeler ve bundan sonra fotoğraflarından insan figürü eksilmeye başlar. Sembolik ve abstre fotoğrafa doğru yol almaya başlar. Aynı yıl “Sınır Tanımayan Doktorlar” tarafından Madagaskar’da Aids’li kadınları fotoğraflamak üzere davet edilir.

Hindistan ve Bangladeş’te travesti ve hadım edilmişlerin, fahişe ve güreşçilerin fotoğraflarını çeker.

Ardından bu bölgeye yaptığı 5 yolculuk sonunda “No hay nadie” adlı kitabı çıkar. Bu kitapta hiç insan figürü yoktur. 1997-2010 yılları arasındaki fotoğraflarından oluşmuştur.
1998 de Philadelphia Sanat Müzesi “Images of the Spirit” adlı kitapta geniş bir retrospektifine yer verir.
2006 da Frido Kahlo’nun banyosunun fotoğraflarını çeker. Bu banyo Frida’nın ölümünden sonraki 50 sene kapalı kalmıştır ve içinde Dieogo Rivera’nın saklamış olduğu Frida’nın özel eşyaları vardır.
İtalya’ya gider; Meksiko-Roma adlı kitabı çıkartır.
Graciela Iturbide’in onlarca kitabı, çok önemli ödülleri vardır. Bunlardan 2008 deki Hasselblade ödülü en kıymetlisidir.
2016 da mimar oğlundan Heliotropo sokağı 37 numarada kendisine bir studio inşaa etmesini ister. Bina tuğladan olup 3 katlıdır. Bütün işlerini sakladığı bu stüdyosunu Cartier Vakfındaki bu sergi için Meksikalı fotoğrafçı Pablo Lopez Luz fotoğraflamıştır. Sergide alt katta bu fotoğraflar izlenebilmektedir. Son işleri pembe tonlarındaki taş ocağındaki yontulmakta olan taşlardan oluşmaktadır.
Graciela “öğrenmek için bir bahane olarak fotoğraf çekmek”ten bahseder. Fotoğrafın kendisi için bir ritüel olduğunu anlatır. Metafizik bir bağla objeleri, ışığı, doğa ve hayvanları birbirine bağlamaya çalışır.
Geleneksel törenlerde, şenliklerde çektiği portreleri de bu sergide izleme olanağı bulunmaktadır.
Graciela, 1987 W. Eugene Smith Ödülü, 1990 Higashikawa Ödülü‘nü de kazanmış olup son kırk yılın en önemli ve etkili Latin Amerikalı fotoğrafçılarından biri olarak kabul ediliyor.
İnsan, doğa, kültür, gerçek ve psikoloji arasındaki ilişkileri çözümlemek için belgesel fotoğrafa yöneliyor. Yerlilerin ve Meksika’nın dini törenlerini konu alıyor. Çalışmaları, rüya, ritüel, din, seyahat ve topluluğun birbirine karıştığı şiirsel bir tabloda, imgeler, dönemler ve semboller arasında sürekli bir diyalog ile karakterize ediliyor. Sergi Cartier Foundation, 261, boulevard Raspail, Paris 14 adresinde 29 Mayıs 2022 ye kadar devam etmektedir.

   

       

Vakıf bu sergi için 304 sayfalık bir katalog bastırmıştır.

Hassan Khan Pompidou’da


Daha önce  Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi’ndeki Charles Ray ve Franz Bazelitz’in sergileri ile ilgili görüşlerimizi içeren yazılar yazmıştık. Pompidou Sanat Merkezi o kadar büyük ki sürekli sergi yanında iki kütüphanesi ve değişik salonlarda bir çok sergileri oluyor. Biz de hızımızı alamayıp diğerlerini de sizlerle paylaşmayı arzu ediyoruz.

Hassan Khan “Blind Ambition”
23 Feb – 25 Apr 2022 Le Centre Pompidou – Place Georges Pompidou, Paris

Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi Mısırlı sanatçı Hassan Khan’ın kavramsal mültimedia uygulamalarından oluşan sergisini sunuyor. Bu sergi Fransa’da bir ilk ve bünyesinde sanatçının eski ve yeni işlerini toplamış. “Kör Hırs” sergisi Hassan Khan’ın önemli eserlerini bir araya getirmiş.

Eserlerin mekanda yerleştirilişleri de özel, sokaktan geçenlerin de sergiye kısmen  dahil olmasını sağlıyor. Bu cesur proje, Khan’ın sürekli sanat deneyimlerini anlamamıza katkıda bulunuyor.

Hassan Khan, 1990’lardan beri heykel, fotoğraf, video, ses, metin ve mekana özel yerleştirme gibi çeşitli medyalar aracığıyla kavramsal sanatını sunuyor. Gizli gizli dalga geçerek çağdaş dünyanın politik ve sosyal dengelerini sorguluyor, sorgulatıyor.

Hibrid eserleri ve kolajları zaman zaman grotesk zaman zaman rüyamsı duygular yaratıyor. Soyutluyor. Popüler sanatın rahatsız eden tarafından ilerliyor. Shaabi, caz ve hip-hop tarzı müzikleri karıştırarak avangard bir müzik yaratıyor. Serginin girişinde sürekli çalan müziğin kendini tekrarlamadan sergi boyunca yani haftalarca çalacağını okuyoruz. Hassan Khan’ın ince alegorileri, zamanımızın küreselleşmiş kaygısına keskin bir ayna tutuyor.

Gündelik hayattan ortaya çıkan her nesne, şiir ve hiciv arasında kısa ve keskin bir kurgu kuruyor.

1975 doğumlu Hassan Khan, Kahire ve Berlin arasında yaşıyor ve çalışıyor. Çalışmaları, Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia, Madrid (2019), Kestnergesellschaft, Hannover (2019), Museum für moderne Kunst, Frankfurt (2015), SALT Beyoğlu, İstanbul gibi kurumlarda sergilere konu olmuştur. (2012), Queens Museum, New York (2011), da diğer sergilerini açan kurumlar. Uluslararası festivallerde konserler veriyor.

Kısa bir süre önce Twelve Clues (2016) adlı kısa öykü koleksiyonu, Antology of Published and UnPublished Writings of Hassan Khan (2019) ve Superstructure Ep (2019) albümleri olarak yayınladı. Hassan Khan, 57. Venedik Bienali’nde (2017) Gümüş Aslan kazandı.