Marc Riboud’nun ardından…

“Fotoğraf, dünyayı değiştiremez, dünyayı gösterebilir”

“Fotoğraf meslekten çok bir tutku olmuştur benim için, saplantıya yakın bir tutku” 
Marc Riboud
 
 
Paris Modern art Museum 2016’ın son günlerinde, Vietnam savaşı protestoları sırasında askerlere çiçek uzatan kız (la Jeune fille à la fleur , 1967) ve Eiffel Kulesi Boyacısı gibi ikonik fotoğraflarla tanınan Fransız fotoğrafçı Marc Riboud’un retrospektif sergisine evsahipliği yapıyor.
Bu yıl ağustos ayında 93 yaşında kaybettiğimiz Riboud, fotoğraf sanatının efsane isimlerinden. Lyone’lu bir burjuva ailenin 7 çocuğundan biri olan Riboud deklanşöre basmaya çok küçük yaşlarda, babasının armağan ettiği Vest Pocket Kodak  ile başlar. 1937 yılında, henüz 14 yaşındayken  fotoğraflarını Expo 1937’de sergiler. 2. Dünya Savaşı’nda Fransız direnişçilerine katılır ve 1944’te 
 Maquis du Vercors’de savaşır. Savaş bitiminde de École centrale de Lyon’da mühendislik eğitimi alır
Hayranlık duyduğu Henri Cartier Bresson ile tanışıp onun olumlu eleştirilerini aldıktan sonra da fotoğrafçılığı meslek edinmeye karar verir ve 1953’te, dünyanın en büyük fotoğraf ajanslarından Magnum’a gidip Capa’dan iş ister. Capa, “ Seni tanıyan yok daha doğru dürüst fotoğrafların da yok ben sana nasıl iş vereyim?” der. Ama hemen arkasından ilave eder, “Şehirler serisini bitirdik bir tek sehir kaldı, Leeds. Oraya kimse gitmek istemiyor hadi seni oraya göndereyim!” 
Bu teklif Riboud’ya profesyonel hayatın kapısını aralar. UNESCO’ dan sponsorluk alır ve   dünyanın çeşitli yerlerine fotoğraf çekmeye gönderilir. İstanbul’da 2 ay, Hindistan’da 6 aydan fazla kalır. Çin, Ortadoğu, Afganistan, Filipinler, Rusya, Amerika, Cezayir ve daha birçok yerdenden çarpıcı kareler gönderir. 1953’te çektiği le Peintre de la tour Eiffel“( Eiffel Kulesi Boyacısı) Life dergisinde yayımlanan ilk fotoğrafı olur.
Fotoğrafın öğrenilebileceğini savunan Riboud yaşamı boyunca 40 kadar kitaba imza atar. İstanbul üzerine kitabı 2003’te Actes Sud tarafından yayınlanmıştır.
Duygusal ve çekingen bir yapısı olan sanatçı, fotomuhabirliğin çarpıcı fotoğraf göstermeye eğilimli yüzünü sevmez. Değişmekte olan çatışmalı bölgelerden sıradan fotoğraflar çıkararak dikkat çekmeyi yeğlemiştir. Gösteri kortejlerini takip etmekle yetinmek yerine, « yüzleri, ifadeleri daha yakından görmek için»kortejin önüne geçmeyi yeğlemiştir. Askerlere çiçek uzatan kız fotoğrafı gibi. Solda süngülü askerlerin gri görüntüsü ile sağda çiçekli kızın hüzünlü ifadesi arasındaki tezat çok nettir. Savaş yanlısı ve savaş karşıtı imaj. 
1973’te Watergate skandalı patladığında Washington’da, 77 Bildirgesi sırasında Prag’da, Şah ülkeden ayrldığı yıl İran’da, 1980 olaylarında Polonta’da olan Riboud son seyahatini 2010’da Şangai’ya yapar.
Riboud’un sanatsal dehası özel yaşamıyla ilintilidir: işinde de özelinde de açık görüşlü, enerjik, dyarlı ve entelleküeldir. Çektiği her kareye kendinden bir şey koymuş, yaşama, çevresindeki dünyaya duyduğu tutkuyu aktarmıştır. Riboud için fotoğraf anlatılacak bir öykünün bir parçası olmuştur. Bu yüzden fotoğrafları bu denli güçlü, derin, hasas, anlamlıdır. Her karesinde iletişime, kültürel farklılıklara günlük yaşamın analizine verdiği önem fark edilir. Kendisini, ‘değişimin ve anının anlatıcısı’ olarak tanımlamasını boşuna değildir. Onun için fotoğraf görmeyi hatta görmeyi arzulamayı ve hayatı sevmeyi öğretir.
 
Riboud’un Paris Modern art Museum’daki 27 fotoğraflık retrospektif sergisi 16 Ocak’a kadar devam ediyor.

.