Görmek bilmek midir?
Görmek bilmek midir?
Mehmet Ömür
Kısa bir süre önce yapay zeka ile üretilen fotoğraflarla ilgili yazımda yine bu konuyu irdelemiştim. Bugün de bu konuya farklı bir açıdan bakmak için klavyenin başına geçtim. Fotoğraf yalan söyler mi? Evet, fotoğraf icad edildiği günden beri yalan söylüyor, manipüle ediyor ve propaganda aracı olarak kullanılıyor. Uzun bir kuyrukla girilen bir kapının çıkış tarafında koltuğunun altında ekmekle duran bir adamın fotoğrafın altında ‘Almanya’da fırınların önünde kuyruk oluştuğu’ yazılabilir. Oysa fotoğrafın üst kısmını da görseydiniz bunun bir tiyatro kuyruğu olduğunu anlayabilecektiniz. Fotoğrafın üst kısmı, alt kısmı, sağ ve sol kısımlarını görmezseniz bu fotoğrafın çekilmeden bir saniye öncesine ve bir saniye sonrasında neler olduğunu bilmeden değerlendirmek zordur. Bilgi gerektirir.
Maalesef sağımıza solumuza bakarak dünyanın nasıl bir yer olduğunu, dünyada neler olup bittiğini bilemiyoruz. Bunun için biraz çalışmak ve araştırmak gerekiyor. Bir etnolog ile bir turist dünyayı aynı şekilde gezmezler, bir haber fotoğrafçısı da Eyfel kulesi ile ilgili bir haber yaparken selfi yapan bir turistin çektiği fotoğrafı çekmez.
O zaman neye güveneceğiz? fake news denilen yalan haberler gırla gidiyor, optik yanılsamalar ve fotoşoplanmış fotoğraflar da öyle. Storytelling yani hikaye yazma dünyasında da fotoğraflar algı imparatorlukları oluşturmaya yarıyor.
Saint Thomas sadece gördüğüne inanırdı. Platon magara alegorisinde gördüğümüz gölgelerin gerçekler olmadıklarına karşı bizi uyardı. Descartes ise ünlü ‘Yöntem Üzerine Konuşma’ adlı eserinde sürekli gerçeklere şüpheyle bakıp ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ savına vardı.
‘Size yalan mı söylüyorum gözlerimle gördüm’ diyen bir kimseye ne kadar güvenebiliriz? Adgar Allan Poe ise ‘Çocukluğumdan beri diğer insanlar gibi olamadım. Benim gördüklerim başkalarının gördükleri gibi değildi’demiştir.
Kelimelerin ağırlığı varsa görüntülerin şok edici etkisi vardır.
Buraya da iki fotoğrafla girmek istiyorum birincisi hepimizin çok iyi tanıdığı Aylan Kurdi fotoğrafı.
Bodrum’da sahile vurmuş çocuk cesedi fotoğrafı. Bu fotoğraf yaşanan insanlık dramının en üst seviyede tartışılmasına yola açmış ardından da basında ölü fotoğraflarının sömürü olduğu, düzmece fotoğraf olduğu, fotoğrafçının babası göçmenleri yolcu ettiği gibi karalayıcı haberler çıkmıştı.
Bir başkası da sahte haberler üzerine yapılan sahte bir fotoğraf kitabı. Sadece şehir adı doğru gerisi sahte ve kurmaca. Bunu yapan da Norveçli bol ödüllü Magnum fotoğrafçısı Jonas Bendiksen. Bu kitaptan önce dört kitap yayınlamış. Perpignan Fotoğraf festivalinde sergilenen fotoğrafların bulunduğu kitabın adı ‘The Book of Veles’. Veles adlı bir şehir olduğu doğru, fotoğrafçı buraya gidip boş yerlerin fotoğraflarını çekiyor. Geri kalan hikayeyi ve fotoğrafları yapay zeka ile oluşturup kitabını çıkartıyor Amacının fake news konusuna dikkat çekmek olduğunu açıklıyor.. Kitap 2016 yılında Donald Trump’ın seçilmesini destekleyen sahte haberlerin üretimine büyük ölçüde destek veren Makedonya’daki Veles şehri hakkında bir kitap.
Görmek bilmek midir?
Gördüğümüz her şey bize doğrudan gerçeği söyleseydi bu çok kolay olurdu. Maalesef öyle değil. Çin’deki Tiananmen meydanında tankların önünde duran öğrenci fotoğrafı burada bir katliam yaşandığı mesajını vermektedir, oysa gerçek bunun öyle olmadığını söylüyor.
İşte çok iyi bilinen başka bir fotoğraf; aşağıdaki fotoğrafa yapılan yorum şöyle;
Sudan’da sürünerek Birleşmiş Milletler yardım kampına gitmeye çalışan çocuğun arkasında akbaba ölmesini bekliyor. Ölecek elbet açlıktan bizler burda yemek beğenmez çöpe dökerken.
Bu görüntüyü çeken gazeteci 2 ay sonra bunalıma girerek intihar ediyor.
Oysa gerçek öyle değil. Fotoğrafı çektikten sonra fotoğrafçı akbabayı kovalıyor ve çocuk da kadrajın hemen sağında kuyrukta bekleyen anne babasının yanına alınıyor. Fotoğrafçının intiharı ise çok nedenli; psikoz, uyuşturucu bağımlısı vs.
Görnek bilmektir konusunda üç görüş vardır diyebiliriz.
Birincisi; ‘Evet görmek bilmektir’. Bu bazı fotoğraflar ve bazı kişiler için doğru olabilir ama herkese genelleştirilemez. Bazı fotoğraflar yanlış bilgilendirebilir. Bazı kişler de yanlış algılayabilir ve yanlış değerlendirebilir.
İkincisi; Hayır, ‘görmek bilmek değildir’. Buna ancak saf insanlar inanır.
Üçüncüsü de gördüğünün içine girip anlamaya çalışmak, bilgilenerek bakmak. Sanıyorum ancak bu şekilde ‘görmek bilmektir’ anlamına gelebilir. Tabii ki bakıp görürken tüm sübjektif yargılardan uzaklaşmaya da çalışmak gerekmektedir.
Gerçek kavramı, bilinçten bağımsız, somut ve nesnel olarak var olan bir olgudur. Gerçek, varlığını ve özelliklerini insanların düşüncelerinden veya algılarından bağımsız olarak sürdürür. Bir şey gerçek olduğunda, onun varlığı herhangi bir insan veya hayvan düşüncesinden veya algısından bağımsız olarak var olur. Örneğin, bir dağ gerçektir ve varlığı, insanların varlığından veya düşüncelerinden bağımsız olarak sürdürür.
Hakikat kavramı ise gerçeğin bilinçteki yansısı olarak tanımlanabilir. İnsanlar gerçekliği algılama biçimleri ile hakikati oluştururlar. Örneğin, bir şeyin gerçek olduğunu algılamakla, o şeyin hakikatine ulaşırız. Hakikat, gerçeklik hakkındaki farkındalığımızı ifade eder. Bu nedenle, gerçeklik ve hakikat arasında bir ayrım yapılabilir. Gerçeklik, var olan şeyin somutluğunu ifade ederken, hakikat, gerçeklik hakkındaki bilincimizi ifade eder.
Farklı insanlar farklı hakikatler oluşturabilirler, çünkü her insanın algılama biçimi farklıdır ve her insanın farklı bir bakış açısı vardır. Ancak, gerçek, herhangi bir insan algısından bağımsız olarak varlığını sürdürür.
Sonuç olarak, gerçek kavramı, bilinçten bağımsız, somut ve nesnel olarak var olan bir olgudur. Hakikat kavramı ise gerçeğin bilinçteki yansımsı olarak tanımlanabilir.