Fotoğrafın Polikrom Serüveni; Paris Photo’dan kalan hatıra..
2024 yılı Paris Photo da elime tutuşturulmuş ve üzerinde sadece bazı fotoğrafa dair kelimeler bulunan büyük afişin ne olduğunu anlamak istedim. Yukarıdan aşağı yazılı isimler şöyle idi.;
héliochromie
épreuves naturellement colorées
substance caméléontique
rétine minérale
synthèse trichrome
trichromie rétrospective
images photochromiques
polychromie photographique
photochromie
vitraux héliochromiques
représentation polychrome de la nature
vision photochromée
projections polychromes
chromophotographie
photographie interférentielle
aquarelles lumineuses
photographie des couleurs
photocopie de la lumière
synthèse homéochromatique
photochromographie
vision polychrome
réseau trichrome
photographie en couleurs
autochrome
Bu kadar kelime bana pek fazla bir şey ifade etmedi. Fotoğrafla ve hatta renkli fotoğrafla ilgili olduğu anlaşılıyordu ama ben orada kalıyordum. Yapay zeka yardımıma koştu. Renkli fotoğrafın tartihi ile ilgili olduğunu keşfedip renkli fotoğrafın tarininde küçük bir yolculuk yaptırdı. Sizinle paylaşıyorum.
Tarih boyunca insan, gördüğünü olduğu gibi kaydetmenin peşine düşmüştür. Fotoğrafın icadı bu arayışın bir durağı olmuş, ancak ışığı dondurmak yetmemiştir; asıl mesele onu renkleriyle birlikte yakalayabilmek olmuştur. İşte bu yolculuk, ışığın renkli hafızasını keşfetme çabasıyla şekillenmiş, bir dizi deney, keşif ve hayal kırıklığını iç içe geçirmiştir.
Héliochromie, photochromie, autochrome… Hepsi aynı tutkuyu yansıtan kelimeler: Doğanın renklerini aynen yansıtabilme arzusu. 19. yüzyılın ortalarında Abel Niépce de Saint-Victor’un héliochromie adını verdiği yöntemle başlayan süreç (buarad devreye gireyim bu Abel, Nicephore Niepce’in yeğeni olur), James Clerk Maxwell’in sentez trikrom (synthèse trichrome) deneyiyle bilimsel bir çerçeveye oturmuştur. Louis Ducos du Hauron gibi öncüler, ışığın bileşenlerini ayrıştırarak görüntüyü tekrar birleştirme fikrini geliştirmiş, sonunda Frères Lumière’in 1903’te patentini aldığı Autochrome plakalarıyla ilk başarılı ticari renkli fotoğraf sürecine ulaşılmıştır.
Bu terimler, yalnızca teknik bir gelişimi değil, aynı zamanda ışığın doğasıyla yürütülen estetik ve felsefi bir diyaloğu da temsil eder. Rétine minérale (mineral retina) kavramı, ışığın doğrudan maddeye kazınmasını ima ederken, substance caméléontique (bukalemunvari madde), görüntülerin renk değiştiren hassasiyetiyle oynayan kimyasal süreçleri gönderme yapar. Photochromie (foto-kromi) ve polychromie photographique (polikrom fotoğraf), birer kavramsal çerçeve olarak ışığın, maddede bıraktığı izlerin çok renkli olduğunu anlatır.
Görme algımızın temelindeki trikromi (üç renk algısı), bu süreçlerde kilit bir rol oynar. Réseau trichrome (trikrom ağ), vision photochromée (foto-kromatik görüş) gibi kavramlar, insan gözünün renkleri algılama biçimini fotoğraf pratiğiyle ilişkilendirir. Photographie interférentielle (girişim fotoğrafçılığı), Gabriel Lippmann’ın ışık dalgalarıyla yaptığı deneylere kadar gider; bu deneyler, renkleri saf haliyle kaydetmiştir.
Ama belki de en büyüleyici olan, bu terimlerin içinde saklı olan şiirselliktir. Vitraux héliochromiques (hélio-krom vitraylar), ışığın renkler aracılığıyla kutsallık kazanmasına dair bir metafor gibidir. Aquarelles lumineuses (ışıklı suluboyalar), pigmentler yerine ışığın fırça darbeleriyle resim yapma fikrini çağrıştırır. Projections polychromes (polikrom projeksiyonlar), renklerin yalnızca bir yüzeye sabitlenmek yerine yayılabileceğini, hareket edebileceğini, izleyiciyle birlikte dönüşebileceğini ima eder.
Bütün bu kelimeler, renkli fotoğrafın doğuşuna dair birer sessiz tanık gibidir. Photocopie de la lumière (ışığın fotokopisi) fikri, belki de en büyük hayali anlatır: Işığı sadece kaydetmek değil, onun tüm renklerini olduğu gibi, tüm zenginliğiyle koruyabilmek önemlidir. İşte bu yüzden, bu yolculuk yalnızca teknik bir ilerleme değil, aynı zamanda doğayı polikrom bir aynada yansıtma tutkusunun da hikâyesidir. İşte böylece elime sıkıştırılan kağıttaki tüm kalimelerin resmi geçidini yaptırmış oldum. Teşekkürler yapay zeka.