Elsa Schiaparelli’nin çılgın dünyası
Elsa Schiaparelli’nin çılgın dünyası
Mehmet Ömür
Not bu yazıyla ilgili videoyu youtube kanalımdan izleyebilirsiniz;
Mehmet Ömür
Paris’te ünlü modacıların sergileri ardı ardına açılıyor. Dior ve Yves Saint Laurent dan sonra şimdilerde Elsa Schiaparelli’nin sergisi Dekoratif Sanatlar Müzesinde görülmeye devam ediliyor.<Shocking, Elsa Schiaparelli< adlı sergi Elsa Schiaparelli’nin çılgın yaşamını, yaratıcı moda sanatını ve başarılı iş hayatını gözler önüne seriyor.
10 Eylül 1890’da Roma’da doğan ve 13 Kasım 1973’te Paris’te ölen Elsa Schiaparelli, İtalyan aristokrasisi içinden gelen bir moda tasarımcısıydı. Corsini sarayında doğmuştur. Annesi Medicis soyundandır. Babası üniversitede hocadır amcası evrenin haritasını çizen ilk bilim adamıdır. Felsefe eğitimi alır. Ailesinin hoşuna gitmeyen erotik şiirler yazar. Manastıra kapatılır orada ölüm orucuna başlar.
20 yaşında Londra’ya gider orada kendisini teozof olarak tanıtan bir adamla evlenir. Kocasının peşinden Amerika’ya gider. Poliomiyelite yakalanan bir kızları olur. Ondan da iki torunları olur. Torunlarından bir tanesi Anthony Perkins in eşidir. Diğeri manken ve sinema artisti olur. Kocası İsabelle Duncan’a kaçar. Elsa Paris’e döner ve bit pazarında bulduğu eşyaları antikacılara satmaya başlar. Dikiş dikmeyi bilmemesine rağmen ünlü terzi Paul Poirier ile tanışması kaderini değiştirir. Modaya çok arzulu ve yetenekli olduğu ortaya çıkar.
1927 de kendi evinde dikiş dikmeye başlar. Ermeni kadınlara bildikleri desenleri öldürtür, göz aldatan motifleri kullanmaya başlar. Kazakların üzerine kalpler ve yılanlar çizdirir. Bunlar Vogue dergisi tarafından çok önemsenir.Elsa Schiaparelli’yi esas keşfeden ünlü moda evlerinin bulunduğu Saint Honore sokağında moda evi olan Madame Hartley’dir. Onu Lambal moda evinin stilisti yaptı. Bir kaç sene sonra Elsa Paris’in en pahalı meydanı Place Vendome!da 100 odalı 5 katlı binaya taşındı. 500 kişinin çalıştığı 1930’lardan 1950’lere kadar kendi adını verdiği Schiaparelli şirketini yönetti.
Yeniliği sever, şaşırtan, kışkırtıcı ve avangart çalışmalarında her zaman gerçeküstü yaklaşımlar görüldü. Bunu biraz da Dali gibi sürrealist arkadaşlarına borçlu olduğunu anlıyoruz. Onlarla işbirliği yaptı. Istakozlu elbisesini Wallis Simpson giydi. Arletty, Wallis Simpson, Marlène Dietrich, Greta Garbo, Lauren Bacall et Amelia Earhart gibi ünlüler müşterisi oldu. Shocking Pembe adını verdiği frapan pembesinin yanı sıra alışılmadık renkleriyle de ünlü oldu. Kreasyonları her zaman olağan dışı oldu Koleksiyonlarında insan anatomisi, böcekler, gösteri, trompe-l’œil denilen yanılsamalara yer verdi.1940 da bir turne için gittiği Amerika’da 2.ci Dünya Savaşının ilan edilmesi nedeniyle 4 yıl kaldı.savaş sonrası eski ticari başarısını gösteremeği için şirketini kapattı ama parfümle ilgili şirketinden ölene kadar para kazanmaya devam etti.
Modaya konseptüel bir yaklaşımı vardır. Fonksiyonu ikinci plana atıp görselliği, estetiği ve sıradışı olmayı öne çıkarttı. Ayakkabı şeklinde şapka, hayvan pençesi şeklinde eldivenler yarattı. Fermuarı ilk kez dekor olarak kullandı. 1936 yılında Leonor Fini tasarımı ile bir parfüm çıkardı. Adı Schoking olan bu parfümün şişesi o günlerin ünlü sinema oyuncusu ve seks sembolü Mae West’in vücudunun kalıbı örnek alınarak tasarlanmıştı. Benzer parfüm şişesini günümüzde Jean paul Gautier imzasıyla da görüyoruz.
Bütün defileleri de gerçek bir gösteri niteliğindeydi. Işık müzik ve koreografi muhteşemdi. Bazı filmlere elbiseler dikti. Man Ray portresini çekti ve Picasso resmini yaptı. Çok yaratıcı ve çılgın bir yaşam sonunda 83 yaşında uykusunda öldü.1954’te Elsa Schiaparelli, hayatının önemli olaylarını birinci tekil şahıs ağzından anlattığı Shocking Life adlı bir otobiyografisi yayınladı.
Moda sevenleri çok hoşuna gideceğini iddia etmek zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Paris’e gelirseniz hem Dior’un müzesini hem de Esla Schiaparelli sergisini bir gün içinde gelebilirsiniz. İki mekan birbirine yürüyüş mesafesinde. Ancak ikisine de önceden internet üzerinden yer ayırtıp biletlerinizi alın yoksa kuyrukta çok beklersiniz. İkisi de çok kalabalık. Şu aralar moda işleri çok moda. Belki de hep öyleydi. Kim bilir…
Paris’te ünlü modacıların sergileri ardı ardına açılıyor. Dior ve Yves Saint Laurent dan sonra şimdilerde Elsa Schiaparelli’nin sergisi Dekoratif Sanatlar Müzesinde görülmeye devam ediliyor.<Shocking, Elsa Schiaparelli< adlı sergi Elsa Schiaparelli’nin çılgın yaşamını, yaratıcı moda sanatını ve başarılı iş hayatını gözler önüne seriyor.
10 Eylül 1890’da Roma’da doğan ve 13 Kasım 1973’te Paris’te ölen Elsa Schiaparelli, İtalyan aristokrasisi içinden gelen bir moda tasarımcısıydı. Corsini sarayında doğmuştur. Annesi Medicis soyundandır. Babası üniversitede hocadır amcası evrenin haritasını çizen ilk bilim adamıdır. Felsefe eğitimi alır. Ailesinin hoşuna gitmeyen erotik şiirler yazar. Manastıra kapatılır orada ölüm orucuna başlar.
20 yaşında Londra’ya gider orada kendisini teozof olarak tanıtan bir adamla evlenir. Kocasının peşinden Amerika’ya gider. Poliomiyelite yakalanan bir kızları olur. Ondan da iki torunları olur. Torunlarından bir tanesi Anthony Perkins in eşidir. Diğeri manken ve sinema artisti olur. Kocası İsabelle Duncan’a kaçar. Elsa Paris’e döner ve bit pazarında bulduğu eşyaları antikacılara satmaya başlar. Dikiş dikmeyi bilmemesine rağmen ünlü terzi Paul Poirier ile tanışması kaderini değiştirir. Modaya çok arzulu ve yetenekli olduğu ortaya çıkar.
1927 de kendi evinde dikiş dikmeye başlar. Ermeni kadınlara bildikleri desenleri öldürtür, göz aldatan motifleri kullanmaya başlar. Kazakların üzerine kalpler ve yılanlar çizdirir. Bunlar Vogue dergisi tarafından çok önemsenir.Elsa Schiaparelli’yi esas keşfeden ünlü moda evlerinin bulunduğu Saint Honore sokağında moda evi olan Madame Hartley’dir. Onu Lambal moda evinin stilisti yaptı. Bir kaç sene sonra Elsa Paris’in en pahalı meydanı Place Vendome!da 100 odalı 5 katlı binaya taşındı. 500 kişinin çalıştığı 1930’lardan 1950’lere kadar kendi adını verdiği Schiaparelli şirketini yönetti.
Yeniliği sever, şaşırtan, kışkırtıcı ve avangart çalışmalarında her zaman gerçeküstü yaklaşımlar görüldü. Bunu biraz da Dali gibi sürrealist arkadaşlarına borçlu olduğunu anlıyoruz. Onlarla işbirliği yaptı. Istakozlu elbisesini Wallis Simpson giydi. Arletty, Wallis Simpson, Marlène Dietrich, Greta Garbo, Lauren Bacall et Amelia Earhart gibi ünlüler müşterisi oldu. Shocking Pembe adını verdiği frapan pembesinin yanı sıra alışılmadık renkleriyle de ünlü oldu. Kreasyonları her zaman olağan dışı oldu Koleksiyonlarında insan anatomisi, böcekler, gösteri, trompe-l’œil denilen yanılsamalara yer verdi.1940 da bir turne için gittiği Amerika’da 2.ci Dünya Savaşının ilan edilmesi nedeniyle 4 yıl kaldı.savaş sonrası eski ticari başarısını gösteremeği için şirketini kapattı ama parfümle ilgili şirketinden ölene kadar para kazanmaya devam etti.
Modaya konseptüel bir yaklaşımı vardır. Fonksiyonu ikinci plana atıp görselliği, estetiği ve sıradışı olmayı öne çıkarttı. Ayakkabı şeklinde şapka, hayvan pençesi şeklinde eldivenler yarattı. Fermuarı ilk kez dekor olarak kullandı. 1936 yılında Leonor Fini tasarımı ile bir parfüm çıkardı. Adı Schoking olan bu parfümün şişesi o günlerin ünlü sinema oyuncusu ve seks sembolü Mae West’in vücudunun kalıbı örnek alınarak tasarlanmıştı. Benzer parfüm şişesini günümüzde Jean paul Gautier imzasıyla da görüyoruz.
Bütün defileleri de gerçek bir gösteri niteliğindeydi. Işık müzik ve koreografi muhteşemdi. Bazı filmlere elbiseler dikti. Man Ray portresini çekti ve Picasso resmini yaptı. Çok yaratıcı ve çılgın bir yaşam sonunda 83 yaşında uykusunda öldü.1954’te Elsa Schiaparelli, hayatının önemli olaylarını birinci tekil şahıs ağzından anlattığı Shocking Life adlı bir otobiyografisi yayınladı.
Moda sevenleri çok hoşuna gideceğini iddia etmek zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Paris’e gelirseniz hem Dior’un müzesini hem de Esla Schiaparelli sergisini bir gün içinde gelebilirsiniz. İki mekan birbirine yürüyüş mesafesinde. Ancak ikisine de önceden internet üzerinden yer ayırtıp biletlerinizi alın yoksa kuyrukta çok beklersiniz. İkisi de çok kalabalık. Şu aralar moda işleri çok moda. Belki de hep öyleydi. Kim bilir…