Yenilgiden Çözülmeye: Batı Sessiz Sakin Dağılıyor mu?

Önemli bulduğum kitapaların analizini ortaya koyup üzerinde düşünmek her zaman hoşuma gitmiştir. Geçenlerde Fransa için önemli bulduğum Jerome Fouquet’nin “La France d’apres” adlı kitabını kısaca özetleyip Fransanın gelecekte karşılaşacağı sosyolog yazarın nasıl değerlendirdiğini görmeye çalışmıştım. İlgilenenler için bağlantısı şu şekilde https://mehmetomur.net/fransanin-yarini-jerome-fourquet/ .

Bu kez yaşam mühendisi olarak nitelendirdiğim Saint Joseph Lisesinden arkadaşım Ali Aktoğu’nun dikkatimi çektiği Emmanuel Todd’un 2024 de yazdığı ve güncelliğini bugün bile koruyan “La Defaite de l’Occident” yani “Batını Yenilgisi” adlı kitabı aynı şekilde değerlendirmeye çalıştım. 22 dile çevrilmiş kitap sanıyorum henüz türkçeye çevrilmedi. İşte  bu değerlendirme  aşağıdaki satırlarda. Bu arada Le Point dergisinin Emmanuel Todd’un kitabı ile ilgili röportajını okumak isteseniz o röportajı da Hüseyin Vodinalı blogunda okuyabilirsiniz. https://hvodinali.wordpress.com/2024/01/05/dunyada-degisimin-arifesindeyiz/.

Yenilgiden Çözülmeye: Batı’nın Sessizce Dağılışı

Batı, Ukrayna savaşının gölgesinde yalnızca askerî bir yenilgi yaşamıyor; aynı zamanda önemli bir ahlaki ve kültürel yok oluş da yaşıyor. Amerika sanayisizleşmiş, Avrupa ucuz Rus enerjisinden koparılmış, toplumlar ise elitizm ile popülizm arasındaki uçurumda parçalanmış durumda. Çin’in yükselişi, bölgede dedolarizasyonun başlaması ve BRICS’in genişlemesi, “Dünyanın Geri Kalanı”nın Batı’ya karşı yeni bir özgüven kazanmasına yol açıyor. Bu çözülüşün adı, tarihsel bir “hiyerarşik parçalanma”. Batı’nın en büyük tehdidi artık dışarıdan değil: içeriden nihilizmin içten içe kemiren boşluğundan geliyor.

Batı’nın Yenilgisi adlı kitabın yayımlanmasının üzerinden henüz iki yıl bile geçmedi ama öngörüler birer birer gerçekleşmiş gibi duruyor. Rusya darbeye dayandı; Amerikan savaş sanayisi tükendi; Avrupa ekonomileri ve toplumları çöküşün eşiğinde. Ukrayna ordusu tamamen dağılmadan önce bile Batı’nın çözülüşü yeni bir aşamaya girdi. Dün Rusya Avrupa’nın tümüne kafa tuttu.

Körlüğün Bedeli

Batı medyası hâlâ Putin’i bir canavar, Rusları ise boyunduruk altındaki serfler gibi gösteriyor. Oysa “Dünyanın Geri Kalanı” onları sıradan insanlar olarak görüyor: onlar da kültürleriyle, egemenlik arzularıyla var olan insanlar. Körlüğümüz burada: Rusya’nın, yüzyıllardır küçümsediğimiz dünyada yeniden kazandığı prestiji görmek istemiyoruz.

Amerika’nın Çıkmazı

ABD’nin açmazı büyük: savaşın kaybedildiğini biliyorlar ama geri çekilmenin Vietnam’dan, Irak’tan, Afganistan’dan çok daha ağır sonuçlar doğuracağını da biliyorlar. Çin dünyanın atölyesi oldu; artık Hindistan bile dolar yerine çin Yuen’i kullanmaya başladı. Oysa Amerika dolar üretmeden yaşayamaz. MAGA’nın vaat ettiği ulus-devlet rüyası, üretim gücü zayıf bir ülkede yalnızca bir hayal. MAGA nedir derseniz: bu Trump’ın etrafında şekillenen politik ve kültürel harekete verilen ad.

  • 1980’lerde Ronald Reagan tarafından kullanılan bu slogan, 2016’da Donald Trump’ın başkanlık kampanyasının temel mottosu hâline geldi.

  • Trump ve destekçileri için MAGA, Amerika’nın “altın çağını” geri getirme, küresel rekabet karşısında yeniden güçlü olma ve geleneksel değerleri koruma iddiasını simgeliyor.

 İçerik olarak MAGA:

  • Ekonomik: Sanayinin geri dönmesi, korumacı ticaret politikaları, Amerika’da üretime teşvik.

  • Siyasi: ABD’nin dış politikasında daha içe dönük olması, müttefiklerden daha fazla bedel talep etmesi.

  • Toplumsal: Göç karşıtlığı, sınır güvenliği, “geleneksel Amerikan değerleri”ne dönüş.

  • Kültürel: Trumpçılar için bir kimlik ifadesi; eleştirmenler için ise milliyetçi-popülist, hatta dışlayıcı bir söylem.

  • Sonuçta MAGA, birçok çevrede ırkçılık, göçmen karşıtlığı ve otoriter eğilimlerle ilişkilendiriliyor.

  • Demokratlar ve liberal kesimler, daha da ileri giderek bu hareketi Amerikan demokrasisi için bir tehdit olarak görüyor.

Trump, “korumacı” söylemlerine rağmen emperyal bir bütçeyle ilerliyor. Bütçe açığı, dolar basımı, ticaret açığı… İmparatorluk ataleti, ulus-devlete dönüş umudunu sürekli kemiriyor.

Avrupa’nın Çözülüşü

Avrupa’da daha da büyük bir körlük var. Yaptırımlar, ucuz Rus enerjisinin kesilmesi, kıtanın damarlarını kuruttu. Almanya durgun, İngiltere uçurumun kenarında, Fransa hemen ardından geliyor. Toplumlar kilitlenmiş, siyaset tıkanmış durumda.

Zaten savaş öncesinde de Batı’da çürüyen bir dinamik vardı: serbest ticaretin sanayiyi boşaltması, göçmenliğin kimlik krizlerini körüklemesi, kitlesel yükseköğretimin oligarşiler yaratması… Eğitimli seçkinlerin elitizmi halkı dışladı, “popülizm” yükseldi.

Nihilizmin Gölgesi

Ama mesele yalnızca askerî bir yenilgi değil. Burada aynı zamanda bir ahlaki tükeniş de var işin içinde. Protestanlığın sekülerleşmeyle ulaştığı “sıfır noktası” bir metafizik boşluk yarattı. Bu boşluk Batı’yı nihilizme sürüklüyor. Değerlerin kaybı, savaş beslediği yıkım dürtüsünü ve hatta gerçekliğin inkârını besliyor.

Bu nihilizm yüzünden Avrupa liderleri savaşı büyütüyor. Bu nihilizm yüzünden ABD Ortadoğu’da kaosu körüklüyor. İsrail’in Gazze’deki yıkımı ve İran’a saldırıları bile, ABD’nin gölgesinde şekilleniyor. Batı’nın temel sorunu: ulus-devletin ölümü.

Çözülmenin Nedenleri

İmparatorluk büyük ama çöküyor. Trump bu çöküşün merkezi: bir yandan geri çekilme arzusunu, diğer yandan savaşçı bir nihilizmi taşıyor. Amerika’da iç savaş ihtimali artık açıkça dile getiriliyor. Plütokrasiler birbirini küçümsüyor; finansçılar petrolcüleri, elitler halkı, halk ise birbirini… İç ve dış arasındaki sınırlar silikleşiyor. Amerika distopyaya kayıyor.

Öyleyse bize düşen nedir? diye soruyor Emmanuel Todd: Amerika’nın dışında kalarak kendimiz olmak. İç ve dış arasındaki farkı korumak. Ölçü duygusunu, gerçeklikle teması, adalet ve güzellik anlayışını yitirmemek.

En önemlisi de  şudur diye ekliyor yazar: tarihin bu hengâmesinde düşünmeyi sürdürmek. Çünkü belki de Batı’nın son şansı, bazı şeylerin anlamı üzerine düşünebilme yeteneğini kaybetmemesinde yatıyor.

Bense ikinci dünya savaşının öncesinde de benzer durumlar söz konusu muydu acaba diye düşünmeden edemiyorum.