Fotoğraf ne kadar güvenilirdir?
Fotoğrafa gerçeği gösterme açısından ne kadar güvenilir? Fotoğrafta gördüğünüz her şeye inanır mısınız? Son zamanlarda yapay zeka (YZ) ile oluşturulan imgelere, fotoğraflara, sanat eserlerine büyük bir şüpheyle bakılıyor. Yapay zeka kötüye kullanıldığında dünyayı nereye götüreceği belli olmaz ve dijital diktatörlük kurarak tüm insanları esir alabilir. Haklılık payı da var doğrusu.
Neyse, biz kendi hikayemize dönelim. 19. yüzyılda, filmli fotoğrafçılık aracılığıyla fotoğrafa olan güven yeniden sağlanmıştı çünkü kanıt olarak kabul görüyordu. Ancak yapay zekanın son ilerlemeleri ve bugün bizi saran “deepfake” dalgası, bu güven ilişkisinin ve muhtemelen bildiğimiz bu tarz fotoğrafçılığın sonuna geldiğini işaret ediyor. Gerçeklikten kopuk, Emmanuel Macron’un kendi hazırladığı emeklilik reformuna karşı gösteri yaptığını veya Papa Francis’in bir rapçi gibi giyindiğini gösteren bu gerçek dışı görüntüler, Batı’nın ikonografik yaklaşımının sonunu işaret ediyor. Gerçekçilik artık bir anlam ifade etmiyor; sahtecilik her yerde.
İki yıl önce, Alman fotoğrafçı Boris Eldagsen, 2023 Sony World Photography Awards yarışmasını kazandıktan sonra ödülü reddetti ve ödüllü resmin “asla çekilmediğini”, çünkü yapay zeka tarafından üretildiğini itiraf etti. Eldagsen’in düzenlediği sahtekarlık, kendi sözleriyle, “tartışmayı açmayı” amaçlıyordu ve başarılı da oldu.
Daha önce Norveçli fotoğrafçı Jonas Bendiksen’in “The Book of Veles” adlı eseri 2021 yılının 1 Mayıs’ında piyasaya çıkmıştı ve içindeki 100’den fazla fotoğrafla sahteciliğe başka ve yeni bir örnek sundu. Varlığı çok şüpheli, hayali bir Rus şehri ve eski bir mitolojik hikayeden yola çıkarak fotoğraflarıyla her şeyi çarpıtıyordu.
Ardından Dijital devrimle birlikte dijital fotoğrafçılık ve Photoshop dünyaya fotoğraf konusunda yeni şoklar yaşatmıştı. Farklı fotoğraflara şüpheyle bakılıyor; “Bunda Photoshop var mı?” sorularıyla kafalar karışıyor. Zamanla buna da alışmıştık. 19. yüzyılın huzurlu gerçekçi fotoğrafçılığı, güven sağlayıp kağıt paraların üzerine yerleşerek, paraya olan güveni artırmadan önce fotoğrafta sahtecilik zaten gündemdeydi.
Ama önce, ‘parasal’ demişken, paraların üzerlerindeki fotoğraflara gelip konuyu biraz deşmek istiyorum. “Parasal” kelimesi, hiçbir sözleşmenin ve değişimin mümkün olmadığı güveni ifade eder. Gerçekten de, merkez bankası değerini garanti etmedikçe, kimse herhangi bir şeyini bir kağıt parçasına karşılık vermez. Para, bir denklik ilkesine, aynı zamanda bir temsil ilkesine dayanır ve banknotların her zaman bir resim içermesi tesadüf değildir. Euro’larda yer alan köprüler ve kemerler, onlarla satın alınabilecek şeyleri temsil ederler. Fotoğrafçılık, pazar ekonomisinin ve borsanın yükselişe geçtiği 1840’larda ortaya çıkmıştı. Para kağıt olarak soyut bir varlıktır, fotoğraf ise somut ve özgül şeyleri temsil eder. Ancak her ikisi de gerçekle mükemmel bir denklik üzerine kurulu güvene dayanır. O zamanlar, fotoğrafçılığın ilk yorumcuları, belgesel etkinliği üzerine ısrarla durdu, onu gördüklerine, bildiklerine veya temsil etmek istediklerine fazlasıyla bağımlı olan ressamların kusurlarıyla karşılaştırdılar. İnsani, fazlasıyla insani olan resim dediler…
Daha fotoğraf ilk bulunduğunda fotoğrafla ilgili ilk sahtekarlıklar yapılmaya başlanmıştı. Taa Photoshop’tan bir asırdan fazla süre önce Hippolyte Bayard, kendi fotoğrafını fotoşoplamıştı. Kendini ölmüş ve morga kaldırılmış olarak göstermişti. Hippolyte Bayard, 19. yüzyılın öncü Fransız fotoğrafçılarından biridir. 1801 yılında doğmuş ve 1887 yılında hayatını kaybetmiştir. Bayard, fotoğrafçılık tarihinde önemli bir isimdir çünkü dünyanın ilk fotoğrafik pozitif baskısını yaratan kişi olarak bilinir. Aynı zamanda, Louis Daguerre ile çağdaş olan Bayard, Daguerreotipi bulan Daguerre kadar ünlü olmasa da, kendi fotoğrafik sürecini geliştirmiştir.
Bayard, fotoğrafçılığın erken dönemlerinde “doğrudan pozitif baskı” yöntemini kullanarak, kağıt üzerine direkt pozitif görüntüler oluşturmuş bir yöntem geliştirdi. En meşhur eserlerinden biri, kendini ölü olarak tasvir ettiği ve fotoğraf tarihinde ilk sahnelenmiş fotoğraf olarak kabul edilen “Kendi İntiharının Sahnelenmesi”dir. Bu eser, Daguerre’in buluşunun Fransız Bilimler Akademisi tarafından desteklenmesi nedeniyle kendisinin ihmal edildiğini iddia ederek, bu göz ardı edilmişliğine dikkat çekmek amacıyla yapılmıştır. Bayard, fotoğrafçılık teknikleri ve kompozisyonları üzerine birçok deney yapmış ve bu alanda pek çok yenilik getirmiştir. Ayrıca, fotoğrafın sanatsal bir ifade biçimi olarak kullanılmasının da öncülerindendir.
Photoshop’ta katmanlama veya layering dediğimiz tekniği ise 1858 yılında Robinson kullanmıştır. Henry Peach Robinson’ın “Fading Away” adlı eseri, 1858 yılında beş farklı negatiften birleştirilerek oluşturulmuş bir kompozit fotoğraftır. Bu çalışma, sanat fotoğrafçılığı alanında erken bir örnek olarak öne çıkar ve Robinson’ın fotoğrafçılık ortamına yenilikçi yaklaşımını sergiler. Fotoğraf, ölüm döşeğindeki genç bir kızı ve onun yasını tutan aile üyelerini gösterir. Sahne büyük ölçüde sahnelenmiştir ve izleyicide duygusal bir tepki uyandırmak üzere tasarlanmıştır. Robinson’ın “Fading Away” ile yaptığı çalışma hem takdir edilmiş hem de tartışmalara neden olmuştur. Dönemin eleştirmenleri, duyarlı ve özel bir anın, neredeyse ressamsı bir fotoğrafik yaklaşımla tasvir edilmesinin uygunluğu konusunda tartışmışlardır. Bu eser, New York, Rochester’daki George Eastman Koleksiyonu’nunbulunmaktadır. New York2a olu düşen fotoğraf severlerin uğramalarını öneririz. Bu koleksiyon, Robinson’ın çalışmalarının 19. yüzyılda ortaya çıkan fotoğrafçılık alanında sanatsal ifade ve teknik becerinin bir karışımını gösterdiğini vurgulamaktadır.