Marclay, Barclay plaklarını kırar mı?

Marclay, Barclay plaklarını kırar mı?

Mehmet Ömür

Evet! Geçtiğimiz ay Paris, Pompidou Çağdaş Sanat Merkezinde vinil 33’lükleri kırarken çekilmiş videolarını gördük. Hatta bunu grup halinde yapmışlar ona da şahit olduk.
Sesin Potansiyelini Keşfeden Multimedya Sanatçısı,  California 1955 doğumlu Christian Marclay, çağdaş sanat dünyasının en özgün ve yenilikçi isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Çalışmalarının kaynağı ses ve bu alanda yaptığı işlerle müzik, görsel sanatlar ve teknolojiyi birleştirerek özgün eserler yaratıyor.

John Cage ve Andy Warhol’un, aynı zamanda çizgi roman ve punk estetiğinin de mirasçısı gibi görülen, Amerikalı-İsviçreli sanatçı Christian Marclay’in eserleri, kolaj ve montaj işleri olarak kabul görüyor. 2007’den bu yana ilk kez, Pompidou sanat merkezi eserlerini bir multimedya sanatçısının mantığı ile, sapmaları ve metamorfozları karıştıran bir sergi olarak sundu.

Marclay bir çağdaş sanatçı olarak sesin potansiyelini keşfetmiş ve estetiğinin gücünü de yanına alarak özgün eserler yaratmış. Vinil plaklar ve pikaplarla müziğin ses potansiyelini, işitsel ve görsel unsurları bir araya getirerek kendisine ait bir sözlük yaratmış.

Marclay için için bir şey yapmak her zaman onu yeniden yapmaktır. Sergide ‘zaten yapılmış’ olanı yeniden yorumlayan hatta metamorfoza tabi tutan onlarca yıllık çalışmaları var. Video enstalasyonlarının çoğunda nesneler, birleştirmeler, fotoğraflar, plak kılıfları, baskılar ve resimler sanki bir süreksizliğine tanıklık ediyor. İlk kez gösterilen yeni bir video olan Doors (2022) adlı eserinde açılıp geçilen eşikler ve kapılar bir sonsuzluğa doğru sürekli bizi tekrar tekrar götürüyor.
John Cage’den punk rock’a, pop art’tan mangaya kadar geniş bir kaynak yelpazesinden yararlanan Marclay, gündelik hayatın yeniden düzenlendiği, ilginç biçimde gösteren işler yaratmış. Bu yaratıcılığı sayesinde, sanat dünyasında özgün ve farklı bir yer ediniyor.

“Müzik bir anlamda maddedir’ Kayıt teknolojisi müziği bir nesneye dönüştürdü ve çalışmalarımın çoğu en az müzik kadar o müzik nesnesiyle ilgili diyor Marclay. Müziği oluşturan geçici ve elle tutulamayan titreşimler somut nesneler haline geldi- plaklar, teypler, ve cdler vs. Bu dönüşüm Marclay’e çok ilginç geliyor. Plak geçici sesleri korumanın bir yoludur. Üst üste yığılmış plakların sarmalları sonsuza kadar tekrarlanabilir. Vinilden yapılmış ve adına plak denilen bu nesne, kırılabilir, hasar görebilir ve bozulabilir.
Marclay sanat yaşamında bu bozulma kırılma potansiyeli kıymetsiz ürünlerle çalışıp hep bu sanat nesnelerinin maddi gerçekliği ile potansiyel önemsizliği arasındaki çelişkiyle uğraştı.Önemsizlik mükemmel bir durumdur, geçici olanın doğal sonucudur diye düşündü. Müzikte önemsizliğin bu yönünü çok özgürleştiri buldu. Görünmez olan sanat yapmak istedi. John Cage’in sessizliğin müziğine hayran oldu.
Marcley, çeşitli filmlerden aldığı klipleri kolaj teknikleriyle birleştirerek telfon adlı bir video enstalasyon yarattı. Bir akordeonun körüğünü metrelerce uzattı. Plak kılıflarından kolajlar yaptı. Kasetli teyp bantlarının manyetik bantlarını çıkarıp onlardan örgü yastıklar üretti, veya siyanotip denilen fotoğraf teknikğiyle ölümsüzleştirdi.

Marclay’ın işleri arasında en ünlüsü “The Clock”, 24 saat boyunca süren bir video kolajıdır. Film ve televizyon dünyasından kesitlerle, eski video kayıtları ve ses kayıtlarını da kullanarak bir kolaj yaratır. Seyrettiğimiz ana denk gelen ve zamanı gösteren görsellerle bizi kayıtsız kalamayacağımız bir işiyle baş başa bırakır Bu çalışma, zaman algısını sorgularken, zamana yönelik bir tutkunun da ifadesidir.
Marclay’ın işleri sadece ses ve müzik dünyası ile ilgili değil, aynı zamanda çağdaş sanatın gücünü de gösteriyor. İnsanların duyusal algılarını ve duygusal tepkilerini tetikleyerek, zihinlerinde kalıcı izler bırakıyor.
Christian Marclay, çağdaş sanat dünyasının özgün ve yenilikçi isimlerinden biri olarak biliniyor. İşitsel ve görsel unsurların bir araya getirerek yarattığı eserleri, müzik ve teknoloji dünyasında büyük bir öneme sahip. Sanatın gücünü ve kudretini ortaya koyan işleri, sanatseverlerin ve müzikseverlerin dışında moda ve reklam dünyasının da ilgisini çekiyor.

Marclay’deki bu sahiplenme fikri Marcel Duchaps’daki ‘ready-made’ i çağrıştırıyor.Sanatçı sanki Pop Art’ı yeniden sahipleniyor
Marclay’i plakları kırıp yere atmasına rağmen çok sevdik.