2025 Arles Fotoğraf Karşılaşmaları

2025 Arles Fotoğraf Karşılaşmaları…

“Arles’ı severiz, her yıl gideriz!”

Sloganıyla üç yıldır düzenli olarak Arles Fotoğraf Karşılaşmaları adlı fotoğraf fuarına gidiyoruz. Berlin’den gelen Tamer Bayri, İstanbul’dan gelen Nevzat Yıldıran ve Selim Pamuk fotoğrafçı arkadaşlarımla yedi gün yedi gece boyunca fotoğrafla yatıp fotoğrafla kalkıyoruz.

Dünyanın her tarafından akın akın gelmiş profesyonel, amatör, ünlü ve daha az tanınmış fotoğrafçılarla; küratörlerle, galeri sahipleriyle, fotoğraf kitabı tasarımcılarıyla tanışıyor ve birbirinden güzel ve önemli sergileri geziyoruz. Bunun yanında geleneksel gece etkinliklerini izlemeyi ihmal etmiyoruz. Konferanslara, fotoğraf kitabı imza günlerine, kitap fuarlarına, paralel “Off” sergilere ve fotoğraf makinesi üreticilerinin sunumlarına da katılmayı unutmuyoruz.

Ben de ilk açılış haftasını kaçırmıyor, dünyanın dört bir yanından gelen fotoğrafseverlerin katıldığı üç ay süren festivali her yıl bu sayfalara taşımayı görev biliyorum. Fotoğrafa tutkuyla bağlı olanların adeta “Kâbe” gibi gördükleri ve 56 yıldır neredeyse aralıksız düzenlenen bu dünyanın en büyük fotoğraf festivaline dair izlenimlerimi paylaşmak benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır. Paris Photo fotoğraf fuarı da benim için benzer değerlere sahiptir. Umarım altı ay sonra onu da yeniden yazarım.

Bu yılın Arles karşılaşmalarıyla ilgili biraz istatistiki bilgi vermek istiyorum; çünkü rakamların, doğru kullanıldıklarında çok önemli anlamlar taşıdığına inanıyorum. Festival her yıl Kültür Bakanı’nın açılış konuşmasıyla başlıyor.

56. Arles Fotoğraf Buluşmaları’nın açılış haftasında yaklaşık 23.000 fotoğrafçı, sanatçı, profesyonel ve amatör katılımcı bir araya geldi. Bu büyük katılım, özellikle “İnatçı İmgeler” teması etrafında oluşan sergilerin başarısını yansıtıyor. Egemen söylemlere karşı duran ve onları sorgulayan bu imgeler; yerli Avustralya halklarının seslerinden Brezilya’nın çağdaş fotoğraf sanatına, Nan Goldin, Louis Stettner, Yves Saint Laurent ve Letizia Battaglia’nın fotoğraf anlayışlarına  uzanan geniş bir yelpazede bize fotoğrafçılığın çeşitli yüzlerini gösteriyor. Ben de bu yazı içinde sizinle yukarıda saydığım önemli sergilerden ve Arles’dan genel fotoğraflar paylaşıyorum.

Her yıl olduğu gibi bu yılki buluşmaların da, sanatçılara özgür bir ifade alanı sunduğuna bütün kalbimle inanıyorum. Arles’daki bu ortam kültürel çeşitliliğin, cinsiyetlerin ve kimliklerin farkındalık ve diyaloglar için mükemmel bir platform oluşturduğunu bize bir kez daha hatırlattı.

2025 açılış haftasında gelen 23.000 kişi, bir önceki yıla göre %15’lik bir artış anlamına geliyor. Artış bu ivmeyle devam ederse, önümüzdeki yıllarda Arles içinde ve çevresinde yatacak yer bulmak imkânsız hâle gelecek.

Etkinlikte Tamer Bayrı, Adem Meleke ve benim de bulunduğum 531 gazeteci yer aldı. Toplamda 47 resmi sergi, 27 farklı mekânda sunuldu. Sergilenen toplam eser sayısı yaklaşık 4000’di.

158 sanatçıya ek olarak, Yves Saint Laurent & Fotoğraf sergisi için 84 fotoğrafçının işleri yer aldı. Ayrıca 53 küratör görev yaptı. Bu rakamlar işin resmi boyutunu ortaya koyuyor.

Bu resmi sergilerin yanında “Off” olarak adlandırılan 100’ün üzerinde paralel sergi var. Bu sergilerde daha az tanınmış ama büyük ustalarla yarışabilecek fotoğrafçıların işlerini görme fırsatı buluyorsunuz. Benim buna örneğim, San Francisco’da 30 yıldır karanlık oda eğitimi veren Barbara Boissevin ve Brezilyalı fotoğrafçı Caroline Arantes olabilir.

Off sergi denilince Galerie Arena’da 107 Off olarak gezdiğimiz MAGNUM PHOTOS — A World in Color sergisinden bahsetmeden olmaz. Fujifilm ve Fransa Kültürel Miras ve Fotoğraf Kütüphanesi’nin ortaklığıyla yürütülen bu proje, A World in Color, sanki bir fotoğraf sergisinden çok daha fazlası gibi geldi hepimize. Zamanın katmanlarını, arşivin tozlu derinliklerinden çıkarıp, bugüne yansıtan bir arkeolojik hafıza haritası oluşturmak istemişler ve 2025 yılında Magnum’un renkli Fotoğraf arşivini dijitalleştirmeye koyulmuşlar.

Her FUJIKINA buluşması, Avrupa’nın başka bir yerinde bu projeye bir yenilik katıyor. Arles’te ise dördüncü perdeyi açmışlar. Fotoğrafçı Gregory Halpern, “Shadow Collection” adlı özel seçkisinde bizi, fotoğraf tarihinin doğum yerine —Nicéphore Niépce’in izini taşıyan Arles toprağına— davet ediyor. Diliyoruz ve umuyoruz fotoğrafın bulunuşunun 200.cü yılında küçük bir fotoğrafçı grubuyla Nicephore Niepce’in doğduğu ve ilk fotoğrafı sabitlediği yerdeki müzesini ziyaret edeceğiz ve kabrini ziyaret edip kendisine saygı duruşunada bulunacağız.

Açılış haftasında düzenlenen etkinlikler de çok cazip ve dikkat çekiciydi. Elbette hepsine gitmek mümkün olmadı.

Etkinlik boyunca 110’un üzerinde organizasyon gerçekleştirildi:

– Fanton, Croisière, Méjan ve Fujikina gibi mekanlarda  30 konferans,

– UPP adlı Fransanın en büyük fotoğraf derneğinin etkinlikleri

~ 45 sergi ziyareti,

– 3 performans,

– 10 fotoğraf atölyesi ve workshoplar, photo Walk’lar,

– Antik Tiyatro’da 3 büyük gece etkinliği,

– Ve sabahın erken saatlerine kadar süren, yılın gecesi anlamına gelen Nuit de l’Année dâhil 4 tane gece DJ’li eğlence etkinlikleri,

– Ayrıca 5 film gösterimi ve özel programlar (Libération özel sayısı, açık artırmalar, Arles Books fuarı, Fotoğraf okulu ENSP’nin sempozyumu, Louis Vuitton imza günü) düzenlendi.

Her gün 24 fotoğraf otoritesinin  ( küratör, galeri sahibi, fotoğraf dergisi editörü, kitap designer’ı vs) sabahtan akşama 20 dakikada bir gerçekleştirdiği portfolio okuma etkinlikleri de cazibe olmasıydı. Ben de önümüzdeki yıl çıkartmayı planladığım “Dağların Aşkı” adlı kitabımın maketi hakkında görüş almak üzere 5 uzmanla portfolio okuması aracılığı ile beyin jimnastiği yaptım. Hoş oldu. Bir çok farklı görüş ortaya çıktı.

Roquette Mahallesi’nde ise ülkemiz fotoğrafçılığını temsil eden tek etkinlik olarak Rıza Erdeğirmenci, Atilla Durak, Ersin İleri, Kemal Aslan’ın sunumları gece boyunca dönüşümlü olarak gösterildi.

Bizi gururlandıran bir diğer olay ise, yukarıda bahsettiğim fotoğraf okulunun umut vadeden üç öğrencisine açtığı resmi sergiydi. Bu sergide Rıfat Göbelez ismi dikkatimizi çekti. Hatay depremiyle ilgili işlerini de izlediğimiz genç fotoğrafçı Rıfat Göbelez’e, çıktığı bu uçsuz bucaksız fotoğraf yolculuğunda başarılar diliyoruz.

Diğer yandan Fransa’da fotoğraf dünyasının efsane ismi Türk Fotoğrafçı ve Sipa Press’in kurucusu Gökşin Sipahioğlu’nun sağ kolu fotoğraf otoritesi Ferit Düzyol ve eşi Gülnur ile  birlikte olup fotoğraf konuşmak bize çok iyi geldi.

Bu yıl da, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, fotoğraf kitapları ve projelerine ciddi ödüller dağıtıldı. Bunlardan beni en çok etkileyeni Madame Figaro Fotoğraf Ödülü oldu.

Kadın sanatçılar arasından seçilen bir fotoğrafçıya verilen bu ödül, bu yıl Diana Markosian’a verildi. Sanatçının “Père” (Baba) adlı sergisi Espace Monoprix’te yer aldı. Jüri başkanı Isabelle Adjani idi, ödülü kendi elleriyle verdi.

Ödül olarak 10.000 € ve Madame Figaro dergisinde özel bir portfolyo sunumu söz konusu idi. Diana’nın, 7 yaşındayken annesi tarafından babasına haber verilmeden ABD’ye kaçırılması ve sonrasında yıllar süren baba arayışının hikâyesi bu fotoğraf serisine ilham olmuş.

Fotoğraf kitabı ve fotoğraf kitap fuarı konusuna gelince…

Bu yazımda biraz da bu konuya dikkat çekmek istiyorum. Çünkü dijital ortamda saklanıp ekranlarda izlenen fotoğrafların hiçbir zaman hak ettikleri değeri bulamadığına inanıyorum.

Bu yüzden bu yıl da fotoğraf kitap fuarlarını gezdim, kitapları sevdim, inceledim. Beğendiğim birkaç tanesini satın alarak büyük emeklerle işleri elle tutulur hale getiren cesur fotoğrafçılara imzalattım. Türkiye ile ilgili işleri de olan Claudine Doury’nin kitabı çok ilgi topladı. Ben ve arkadaşlarım da birer tane alıp imzalattık. Arles bakışı olarak adlandırdığım güncel fotoğraf lisanı ile yazılmış bu kitap oldukça ilgi çekti. Dikiş makinasında ve  elle yapılmış dikişi artizanal fotoğraf kitaplarına çok güzel bir örnekti.

Bu kitapların para kazandırmayacağını bile bile bu alana yatırım yapan yayınevlerinin önünde şapkamı çıkarıp saygı duruşunda bulundum.

Ülkemde her yıl kapanan kitabevlerini ve kitap yerine oyuncak, sırt çantası, game boy satarak geçinmeye çalışan dükkânları düşününce, kitaba verilen değerin sürekli düşüşte oluşuna üzüldüm.

Ülkemin en hafif görünen ama bence en derin sorunlarından biri olan “okumaz-yazmazlık” meselesi içimdeki yarayı biraz daha derinleştirdi.

Arles’ta fotoğraf kitaplarını seve seve okşaya okşaya gezerken

karşıma France PhotoBook Kolektifi çıktı.

Bu sanki gerçek bir “Yayıncılık Haritası” izlenimi veriyor.

2019’da kurulan France PhotoBook ile tanıştım. Bu kurumun yayımladığı dergilerin 3. ve 4. sayıları elime geçti, inceledim.

France PhotoBook’un, Fransa’daki bağımsız fotoğraf kitabı yayınevlerini bir araya getiren kolektif bir platform olduğunu anladım.

Her yıl yayımladıkları dergi, hem kendi üyelerinin üretimlerini görünür kılmayı hem de sektörel tartışmalara zemin hazırlamayı hedefliyor gibime geldi.

Bu yıl kataloğa katılan yaklaşık 30 yayınevi arasında öne çıkanlar:

• Atelier EXB, Chose Commune, Filigranes, RVB Books

• Textuel, André Frère Éditions, sun/sun, The(M) Éditions

Yayıncılık politikaları oldukça farklı:

bazıları geçmişin hafızasını kurcalarken, bazıları feminist veya queer perspektifli çağdaş belgeler yayımlıyor.

Dünyanın her köşesini gezip de bir kez bile Arles’a gitmemiş  fotoğrafçılara seslenmek istiyorum. Bir yaz da bir haftanızı Arles’a ayırın. Hiç pişman olmayacaksınız.