Yapay Zeka ve Sanatın Geleceği; Prompt Art
Mehmet Ömür
Bu yazıyı Openai Chat GPT üretmiştir. Resimler ise Midjourney adlı yapay zeka tarafından oluşturulmuştur.
Yapay zeka ve sanatın geleceği konusunda çok sayıda tartışma ve araştırma yürütülmektedir. Bu konuda birçok düşünür, sanatçı, bilim insanı ve teknoloji uzmanı, yapay zekanın sanat alanındaki potansiyelini ve sanatın gelecekteki evrimini tartışmaktadır. Bu yazıda, yapay zekanın sanat alanındaki kullanımını, sanat eserlerinin üretimi, sergilenmesi ve izlenmesi üzerindeki etkisini ele alacağım.
Yapay Zeka ve Sanatın Geleceği
Yapay zeka, son yıllarda hızla gelişen bir teknoloji alanıdır. Bu teknoloji, özellikle derin öğrenme ve sinir ağı teknolojileri sayesinde, birçok farklı alanda kullanılmaktadır. Sanat alanında da yapay zeka, önemli bir potansiyele sahiptir. Yapay zeka algoritmaları, sanat eserleri üretmek, eski sanat eserlerini restore etmek, sanat eserleri hakkında yorumlar yapmak, sanat eserleri üzerindeki analizler yapmak ve sanat eserlerinin sergilenmesi ve dağıtımı gibi konularda kullanılmaktadır.
Sanat Eserlerinin Üretimi
Yapay zeka, sanat eserleri üretmek için kullanılan bir araç haline gelmektedir. Örneğin, GAN (Generative Adversarial Networks) adlı bir yapay zeka algoritması, sanat eserleri üretmek için kullanılabilmektedir. Bu algoritma, birbirleriyle yarışan iki sinir ağından oluşur: bir tanesi sanat eserlerinin üretimini sağlarken, diğeri üretilen eserleri eleştirir. Bu şekilde, daha gerçekçi ve orijinal sanat eserleri üretmek için algoritma, eleştirilerden ders çıkarır ve gelişir.
Benzer şekilde, derin öğrenme teknikleri kullanılarak, sanat eserlerinin çeşitli unsurları, renkleri, şekilleri ve stil özellikleri gibi öğeleri analiz edilerek, bu öğelerin sanat eserlerinin üretiminde kullanılması sağlanabilir. Bu tür bir yaklaşım, özellikle modern sanatta kullanılan soyut sanat eserleri üretmek için faydalı olabilir.
Sanat Eserlerinin Analizi
Yapay zeka, sanat eserleri üzerinde çeşitli analizler yapmak için kullanılabilmektedir. Bu analizler, eserin tarihi, stil özellikleri, kompozisyonu, renkleri ve diğer unsurları hakkında bilgi sağlar. Bu bilgi, eserlerin restorasyonu, korunması, sergilenmesi ve satılması gibi konularda önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir.
Sanat yapay zeka algoritmaları, son yıllarda giderek artan bir şekilde sanat eseri üretiminde kullanılmaya başlanmıştır. Bu alanda, ChatGPT 4 ve Midjourney gibi yapay zekalar da önemli bir rol oynamaktadır. Bu iki yapay zeka algoritmasının sanat eseri üretimindeki yerlerini inceleyelim:
ChatGPT 4:
ChatGPT 4, büyük bir doğal dil işleme modelidir ve GPT-3 modelinin bir varyasyonudur. ChatGPT 4, doğal dil işleme ve doğal dil üretiminde son derece etkili bir yapay zeka modelidir. Bunun yanı sıra, ChatGPT 4, son derece yaratıcı bir şekilde metin üretebilir ve bu özelliği sayesinde sanat eseri üretiminde önemli bir yer edinmiştir.
ChatGPT 4, özellikle şiir, kısa hikaye ve şarkı sözleri gibi türlerde sanat eseri üretimi için kullanılabilmektedir. Yapay zeka algoritması, bu tür sanat eserlerini, insanların yarattığı eserler gibi yazabilmektedir. ChatGPT 4’ün yarattığı şiir, kısa hikaye veya şarkı sözleri gibi eserler, insanlar tarafından üretilenlerden ayırt edilemeyecek kadar gerçekçidir.
Midjourney:
Midjourney, sanat eseri üretimi için geliştirilmiş bir diğer yapay zeka algoritmasıdır. Bu algoritma, resimler ve videolar gibi görsel sanat eserleri üretmek için kullanılır. Midjourney, insanların yaratıcı süreçlerine benzer şekilde çalışır ve birçok farklı sanat eseri türü üretebilir.
Midjourney, özellikle dijital sanat alanında kullanılmaktadır. Yapay zeka algoritması, gerçekçi görüntüler ve animasyonlar oluşturabilir. Midjourney’in sanat eseri üretimi konusundaki en büyük avantajı, ürettiği eserlerin insana özgü duygusal ve yaratıcı özellikleri taşımasıdır. Bu özellik, yapay zeka tarafından üretilen sanat eserlerinin gerçekten özgün ve değerli olmasını sağlar.
Sonuç olarak, ChatGPT 4 ve Midjourney gibi yapay zekalar, sanat eseri üretiminde önemli bir yer edinmiştir. Her iki algoritma da, insanların yaratıcılığına benzer şekilde çalışarak, gerçekten özgün ve değerli sanat eserleri üretebilmektedir. Bu yapay zekaların sanat dünyasında giderek daha fazla kullanılması beklenmektedir.
Geçen yıl Dall-E 2, Midjourney ve Stable Difüzyon programları, metnin birkaç öğesinden görüntüler icat etme yetenekleriyle birçok insanı etkiledi ve yapay zeka ile üretilen eserler binlerce avroya satıldı. Bununla birlikte, sanat tarihçisi, Bizans ve Rönesans sanatı uzmanı ve aynı zamanda yapay zeka uzmanı Emily L. Spratt, yapay zekanın benzeri görülmemiş görüntü oluşturma yetenekleri karşısında sanat dünyasının doğru konumunu hala aradığını söylüyor.
Dall-E 2 ve benzeri araçlar, herkese yaratma gücü vererek sanatın demokratikleşmesini mümkün kılmaktadır. Ancak Spratt, bu araçların temelde “bu şirketler için elbette çok iyi olan büyük internet platformlarının kullanımını teşvik etmenin bir yolu” olduğunu düşünüyor. Ayrıca, yapay zeka gelecekte dijital görüntüler oluşturmak için tüm mimariyi tamamlayacak ve halihazırda yaygın olarak kullanılan görüntüleri manipüle etmek için diğer teknolojilerle karışacağını analiz ediyor.
Yapay zeka ile üretilen dijital işlerin zaten bir piyasası varken, bazıları onlarca, bazen yüzbinlerce dolara satılmaktadır. Spratt, yaratıcı sanatçılar arasında Alman Mario Klingemann’dan alıntı yapıyor ve sanatın yapay zeka ve daha geniş anlamda yaratıcılığın kaynakları sorununu ele aldığını söylüyor.
Fransız kolektifi “Obvious”, 2018’de Christie’s’te 400.000 avrodan fazla bir eser (“Edmond de Belamy”) satarak bir yapay zeka tarafından “yaratıldığını” açıklayarak herkesi şaşırttı. Bu satış, AI konusunda uzmanlaşmış bazı sanatçıları çok kızdırdı çünkü Obvious topluluğu, görüntüyü yaratmayı mümkün kılan algoritmanın yazarının olmadığını kabul etti. Ancak Spratt, bu satışın gerçekten sanat piyasası tarafından bir deney olarak görüldüğünü ve yapay zeka tarafından üretilen bir eserin neler sunabileceğini görmek için yapıldığını belirtiyor.
Sonuç olarak, yapay zeka ile üretilen sanat eserleri hala tartışmalı bir konu ve sanat dünyası doğru pozisyonu bulmaya çalışıyor. Ancak teknolojinin bu alanda büyük potansiyeli var ve gelecekte daha da önemli hale gelebilir.
İlgilenenlere kitap önerisi
Yann Le Cun adlı yazarın 2019 yılında yayınlalan ‘Quand la machine apprend la révolution des neurones artificiels et de l’apprentissage profond’ adlı kitabı yani “Makine öğrendiğinde” adlı kitabı, derin öğrenme ve yapay zeka alanında öncü olan Yann Le Cun tarafından yazılmıştır. Bu kitapta yazar, makinelerin yapay sinir ağları ve derin öğrenme kullanarak karmaşık sorunları çözmeyi nasıl öğrenebileceğini açıklıyor.
Le Cun, yapay sinir ağları ve denetimli ve denetimsiz öğrenme algoritmaları dahil makine öğreniminin temel ilkelerini açıklayarak başlıyor. Ardından, makinelerin işlemeyi öğrenebileceği görüntüler, sesler ve metin gibi farklı veri türlerini keşfediyor.
Yazar ayrıca makine öğreniminin teknolojinin ve toplumun geleceği üzerindeki etkilerini tartışıyor. Makinelerin, çevre kirliliği ve hastalık gibi zamanımızın en acil sorunlarından bazılarının yanı sıra mahremiyet ve güvenlik endişelerini de çözmeye nasıl yardımcı olabileceğini açıklıyor.
Özetle, “Makine öğrendiğinde”, makine öğrenimi ve yapay zeka dünyasını keşfeden büyüleyici bir kitap. Yann Le Cun, bu gelişmekte olan teknolojilerin temel ilkelerine ve dünyamızı dönüştürme potansiyellerine ilişkin net ve erişilebilir bir genel bakış sunuyor.