Yapay Zekâ ve Görsel Yaratım: Tourcoing’de Görsel Kültür Tartışıldı..

Tourcoing ve Lille şehri tek vücut olmuş durumdadırlar. Birbirlerine yapışık yaşarlar. Lille’de yaşayan UPP (Union des Photographes Professionnels) yönetim kurulu arkadaşım Isabelle Vandromme geçenlerde gittiği Tourcoing’daki yapay zekanın görsel dünyaya etkileri ile ilgili 29 Nisan 2025 tarihinde yapılan konferanslar dizisinin bilgilerini benimle paylaştı. Ben de sizlerle paylaşıyorum. Bu nedenle Isabelle Vandromme’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü verdiği bilgiler hayli ilginç. Bu konuya sürekli eğilmeye devam edeceğim. Nitekim dün Paris’te Fotoğrafın bulunuşunun 200. cü yılı kutlamalarına hazırlık çerçevesinde Kültür Bakanlığının düzenlediği  yuvarlak masa toplantılarından biri yine aynı konuya ayrılmıştı. O toplantının notlarını da daha sonra  buraya alacağım.

Bir Ayna, Bir Algoritma, Bir Hafıza tazelemesi: Yapay Zekâ ile Görsel Yaratım Üzerine Notlar

Tourcoing’deki Plaine Images kampüsünde, Fotoğraf Enstitüsü’nün öncülüğünde düzenlenen “IA et création(s) visuelle(s)” başlıklı buluşma, yalnızca yapay zekâyı konuşmakla kalmadı; görsel kültürün belleğindeki soruları da yeniden gündeme getirdi. Bu buluşma, teknik raporların yanında, fotoğraf, arşiv, yüz, arzu ve hafıza gibi insanî kavramların yapay sistemlerle nasıl etkileşime girdiğini de tartıştı.

Görselin Algoritmayla İlk Teması

Basel Üniversitesi’nden Estelle Blaschke ve Paris’ten Christian Joschke, fotoğraf tarihinin algoritmik yapılarla olan gizli birlikteliğini anlattı. Algoritma, ilk dijital kameralardan beri vardı zaten; görünmezdi ama yön verici bir rolü vardı. Ve şimdi, generatif yapay zekâ ile bu birliktelik, birlikte oluşturdukları imgelerle yeni bir evreye geçti. Peki, bu imgeler neyinanlatıyor?

Thierry Sugitani’nin sunduğu veri  tarihi, bu göstergenin arka planında dolaşan bilinmezleri gün yüzüne çıkardı. Flickr’daki amatör yüklemelerden 5 milyar görsellik devasa LAION-5B veri havuzlarına uzanan bu arşivler, fotoğrafın kime ait olduğunu, kimin tarafından etiketlendiğini, ve hatta kimin unutulduğunu sorgulattı. Etiketlerin ardındaki görünmez emek (çoğunlukla kadınlar tarafından yürütülen düşük ücretli işler), yalnızca teknik bir detay değil, aynı zamanda kültürel bir eşitsizliğin debelirtisiydi.

Fotoğraf Gerçeklik midir, Yoksa Bir Hafıza Tazelemesi mi?

Antonio Somaini, bizim de Fotoğraf dergisinde yazdığımız Jeu de Paume’daki “Le Monde selon l’IA” sergisi bağlamında sunduğu analizle, yapay zekânın hem görsel hem kavramsal bir “çift yüzlülük” yarattığını gösterdi. Bir yandan milyonlarca fotoğraf AI sistemlerine görsel okuma becerisi kazandırırken, diğer yandan bu sistemler, hiçbir optik cihaz kullanılmadan “fotoğraf gibi görünen” imgeler üretebiliyorlar.

Yüz tanıma teknolojileri, “ortalama yüzler”, veri kümelerinin şeffaf olmayan içeriği… Somaini bu yeni görsellik rejimini “algoritmik hafıza” olarak nitelendiriyor. Fakat bu hafıza, hatırlamaktan çok, yeniden inşa etmeyi tercih ediyor. Hafıza artık sabit bir geçmiş değil, sürekli yeniden kodlanan bir şey artık

Dijital İlişki, Yapay Yalnızlık

Morgane Baffier, yapay zekâyla kurulan duygusal ilişkileri “A(m)i” yani “Arkadaş” adlı projesinde sorgularken, izleyiciyi rahatsız edici bir noktaya çekiyor: “Yapay zekâ bir sevgili veya bir köpekten daha mı iyi? Konuşabiliyor ama dokunamıyor.” Sartre’ın cehennemi olan “başkaları”nın yerine, şimdi başkalarının yapay kopyaları mı yerleşiyor?

Y ve Z kuşaklarının teknolojiyle kurduğu ilişkiden sonra gelen Alfa kuşağı ise, “ölümcül cool” tavrıyla dijitalden uzaklaşarak bir tür sessiz isyan başlatıyor. Belki de insanın kendi sesini yeniden duymaya ihtiyacı var.

Kodlanmış Arzular ve Görselliğin Krizi

Ella Altman’ın film-sanat projesi, arzunun yapay zekâ tarafından nasıl işlenip yeniden yorumlandığını sinema estetiği üzerinden sorguluyor. Bir kadının başka bir kadına söylediği “Seni yiyeceğim” repliği, yapay zekânın elinde bir kurt suratına dönüşüyor. Jestler, imgeler, bedenler… Hepsi kodlanıyor ama acaba hâlâ hissediliyor mu?

Altman, AI’nin gerçekçiliği taklitte ne kadar başarılı olursa olsun, bir noktadan sonra fantastik olanı, yani hayal gücünün kıpırtısını bastırdığını düşünüyor. Yüz ifadelerinin eksikliği, duygunun temsilini zedeliyor. Peki, duygusuz bir gerçeklik hâlâ sanatı mümkün kılar mı?

Kendi Hayaletimize Bakmak

Sanatçı Thomas Ferreira’nın, veri setlerinden insan figürlerini sildiği ve AI’nin “insan”ı bu yoklukta nasıl yeniden var etmeye çalıştığı deneysel çalışması, neredeyse Foucaultvari bir bedensizlik estetiğine ulaşıyor. Saydam, kaygan ve hayaletimsi beden imgeleri… Yapay zekânın tanımadığı ama taklit etmeye çalıştığı insanın parodisi.

Bu, yalnızca teknik bir deney değil; insanın kendi varlığına dair kurduğu simülasyon olarak kabul edilebilir.

Her şeyin Yapaylaştığı  Çağda Görselin Geleceği

Tourcoing’deki bu buluşma, fotoğrafın yapay zekâyla girdiği ilişkinin teknik bir mesele olmadığını, aksine ontolojik, etik ve estetik bir sorunlar yumağı olduğunu gösterdi. Artık sadece “fotoğraf gerçekliği temsil eder mi?” değil; “bu görsel kim tarafından, hangi emekle ve hangi hafıza ile üretildi?” sorusunu sormak gerekiyor. Yapay zekanın ürettiği görsellere yeni bir isim takılıp fotoğrafın ruhu özgür bırakılmalı sorusunu sorup duruyorum.

Bir yapay zekâ görüntüsü, bizim arzumuzu taklit ederken aslında bizim varoluşumuzu yansıtıyor olabilir mi? Belki de bu sorunun cevabı, artık “fotoğraf çekerken değil, görüntüye bakarken” verilecek.