Weegee’nin sırrı neydi?

Aynı anda Walker Evans ve Man Ray nasıl olunabilir? Bu Weegee’nin sırrı mıydı? Yoksa sır arabanın bagajındaki telsizde miydi?

Paris’teki Henri Cartier-Bresson Vakfı, daha çok New York’un kenar mahallelerini belgelemesiyle tanınan fotoğrafçı Arthur Fellig, yani Weegee’nin sergisini açtı. Bu sergiyi gezene kadar Weegee’nin (1899-1968); sadece yerde yatan cesetlerin, yangınların, trafik kazalarının veya bir kamyonetin arkasına sıkışmış şanssız insanların fotoğraflarını çeker sanırdım. Bu düşüncem çok da yanlış değil aslında, çünkü bu Amerikalı fotoğrafçı, 1935’ten 1947’ye kadar, on yıldan fazla süre boyunca bu tarz fotoğraflar çekmiş. Özellikler geceleri, olay yerine ulaşan ilk gazeteci olmak için arabasının bagajında daktilo ve büyük flaşlı makineleri bulundurmakta, ayrıca yanındaki polis radyo frekansına bağlı telsizle de olayları dinlemekteydi. Sürekli New York sokaklarında dolaşarak ve basına satabileceği bir sonraki olayı aramayı bir hayat biçimi olarak belirlemiş, bu nedenle arabasında yatmakta, arabasında tıraş olmaktaydı. 1945’te yayımlanan ilk kitabı Naked City’de bu şok edici fotoğraflarla ün kazanıyor ve 20. yüzyıl fotoğrafçıları arasında kendine önemli bir yer ediniyor ve fotoğraflarının arkasına “Weegee” damgası basmakla tanınıyor.

Bu dönemden sonra, fotoğrafçının tarzı tamamen değişiyor. Karanlık alanlarda fotoğraf çekmeyi bırakıyor ve  eğlenceye mekanlarını dolaşmaya başlıyor. Sinema, lunapark, sirk, toplumsal ve kültürel etkinliklerden fotoğraflar üretmeye başlıyor. Daha sonra Hollywood’a yerleşen Weegee, yaklaşık yirmi yıl boyunca kendi deyişiyle “kurgu fotoğraflarını” geliştiriyor. Laboratuvarında çeşitli teknikler kullanarak, ünlülerin ve politikacıların portrelerini kafasına göre değiştiriyor, yorumluyor. Weegee’nin çalışmalarının bu iki farklı dönemi, hem tür hem de estetik açıdan radikal bir değişime işaret ediyor. 

2023 yılında Henri Cartier-Bresson Vakfı’nın direktörü olan Clément Chérout, Weegee’nin yaşadığı durumun fotoğraf tarihi için de önemli bir dönüşüm olduğu düşüncesiyle, bir sergisini yapmayı planlıyor. Bir kişi, aynı anda hem Walker Evans hem de Man Ray nasıl olabilir diye sorguluyor. O dönemin eleştirmenleri ve tarihçileri bu iki dönemi o zamanlarda incelemişler ve  New York dönemine “iyi Weegee” diyorlarken, diğer deneysel çalışmalarını küçümsemişler.

Toplumun Göstergesi:

HCB Vakfındaki Sergi, Weegee’nin bu iki yüzünü birleştirerek estetik tutarlılığını vurgulamayı amaçlamış. Bir arada incelendiğinde, Weegee’nin karanlık iç burkan portreleri bize Amerikan toplumunun bir yüzünü gösteriyor. Clément Chérout’a göre Weegee, 68 kuşağının öncülerinden Guy Debord’un bir ilham kaynağı haline gelmiştir. Debord, fotoğrafçının ölümünden bir yıl önce en önemli eseri olan The Society of the Spectacle’ı yayımlamıştır. 

Weegee’nin sanatını anlamak için biraz geçmişine de bakmakta yarar var.  Ascher Fellig, Amerika Birleşik Devletleri’ne Macaristan’dan göç eden babasının yanına  10 yaşındayken geliyor. Arthur olarak yeniden adlandırılan Fellig, New York’un Lower East Side’daki Yahudi mahallesinde yoksulluk içinde büyüyor. Fotoğrafçı olduktan sonra, geçmişini hiç unutmaz. Weegee’nin fotografik dili, serginin başından  itibaren net bir şekilde okunuyor. İlk salonda kurşunlanmış cesetler, trafik kazaları, yanan binalar var. Diğer salonda ise yoksulların yaşam koşullarını gösteren fotoğraflar. Sıcaktan bunalmış şekilde yangın merdiveninde uyuyan çocuklar, kar fırtınasında atını çekmek zorunda kalan at arabalı satıcı fotoğrafları bazı örneklerdi. Bu görüntüleri, kendi sözleriyle, “acımasız sosyal belgeler” olarak görüyor. Aktivist olmasa da, güçlü bir politik bilince sahip olan Weegee, sol görüşlü gazetelere yaptığı katkıların yanı sıra, fotoğrafı özgürleştirme aracı olarak kullanan New Yorklu fotoğrafçıların, “Photo League” grubunun da bir üyesidir.

Weegee, ele aldığı olay fotoğraflarının altına bazen komik, bazen de ironik metinler de koyduğu gibi, fotoğrafladığı sahnelerde görsel işaretlerle oynamaktadır. Örneğin, “Yangınla mücadele edin!” sözleri yazan bir reklam panosu olan, ancak yanmış bir binanın fotoğrafını çekmeyi önemser. Bu kompozisyona olan hassasiyeti, suç sahnelerini tiyatro sahnelerine dönüştürme yaklaşımı, “Balcony Seats at a Murder” (Cinayeti Balkon Koltuğundan izleyin) gibi başlıklarla ortaya çıkar. 

1955 yılında Hollywood’da çalışmaya başlayan Weegee, oradaki sirklerde gösteri yapan akrobatları, palyaçoları ve dansçıları fotoğrafladığı gibi, sinema salonlarına girip izleyicilerin yüzlerindeki ifadeleri fotoğraflaması gibi ilginç ve bir o kadar da meraklı bir bakış açısına sahiptir. “La Critique” adlı bir fotoğrafta, Bowery gibi New York mahallesindeki sıradan bir kadının yüzü ile Metropolitan Opera’nın galasına giden iki şık kadının siluetlerini karşılaştırır ve mesajını iletmek için de bakışlarını kullanır. Weegee, fotoğraflarına suç sahnelerini, olay mahallilerini fotoğraflarken, aynı zamanda büyük bir merakla hareket eden yayaların görüntülerini eklemiştir. Bu fotoğraflarda kişilerin olayın kendisinden çok, bu olayları izleyenleri gözetlemeye odaklanmış olduğunu görüyoruz. Yazılı basın, o gün de bugün olduğu gibi bu tür olaylara hep büyük bir ilgi göstermiştir.

Karikatür Fotoğraflar:

1940’lı yıllarda, gangsterlerin ve diğer suç sahnelerinin fotoğraflarından sıkılan Weegee, ilgisini tamamen farklı bir dünyaya çevirmiş. Bazı fotoğrafları Amerikan sınıfları arasındaki uçurumu ve kapitalist toplumun bu uçurumu nasıl derinleştirdiğini çok başarılı bir şekilde göstermektedir. Sinema endüstrisi için çalışan Weegee, işlerinin büyük hayranı olan Stanley Kubrick tarafından Strangelove’un (1964, Dr. Strangelove) back stage’ine, kamera arkasını fotoğraflaması için davet edilir. Buradaki çalışmaları sonucunda ünlü “foto-karikatürlerini” geliştirmiştir. Bununla birlikte, ünlülerin portrelerini grotesk hale getirene kadar deforme ederek Hollywood yıldız sistemine meydan okumuş olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Weegee’nin iki yönünü de ele alan Henri Cartier-Bresson Vakfı, toplumumuzun imajla olan kötü ilişkisi üzerine  de eğilmiş, bu ilişkiye zamanında adeta kâhin gibi yaklaşan  bu büyük fotoğrafçının keskin zekasına saygı duruşunda bulunuyor.

30 Ocak – 19 Mayıs 2004, Henri Cartier-Bresson Vakfı, 79, rue des Archives, 75003 Paris, www.henricartierbresson.org