Simon Hantai; bir abstre resim dehası
Bugün Louis Vuitton vakfında Simon Hantai sergisini gezdik. 18 Mayıs‘tan 29 Ağustos 2020’ye kadar açık kalacak olan bu sergi çok heyecan vericiydi. Sanatçının doğumunun 100. yılında bugüne kadar yapılmış en büyük retrospektif sergisiydi. 1957-2000 yılları arasında yapılmış130 dev tablosu sergilenmekteydi.
1922’de Macaristan’da doğan ve 12 Eylül 2008’de Paris’te 85 yaşında ölen bu Macar asıllı Fransız ressam abstre resim sanatının önemli isimlerinden birisidir. Eserlerinden birine sahip olabilmek için yüzbinlerce dolar ödemek gerekiyor. Kendisi değişik sanat alanlarına girmiş ve çok değişik teknikler deneyerek bugünkü çizgisine ulaşmıştır. Sürrealizm, yazı sanatı, katlama teknikleri gibi çeşitli teknikleri denemiştir.
1982 yılında sanat hayatından 15 yıl uzaklaşıp tekrar geri dönmüştür.
Hantai’nin yaşam hayatına bakarsak Katolik inanca sahip alman dilinde konuşan bir ailenin üç çocuğundan ikincisi olduğunu görürüz. Macaristanda yaşamasına rağmen macarcayı ancak okulda öğrenmiştir. Zaten babası da alman politikalarına tepki olarak ismini Hantai olarak değiştirmiştir. Budapeşte Güzel Sanatlar Akademisine kaydolmuş ve İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara karşı pozisyon almıştır. Tutuklanmış ama kaçmayı başarmıştır. Macaristan’da sanata ilk başladığında resimleri daha çok figüratif özelliklerdedir. Matisse’ten ve Nabis ressamlarından etkilenmiştir. Başından itibaren büyük formatta yüzeyler kullanmıştır.
Bu dönemde Güzel Sanatlar‘da tanıştığı nişanlısı ile birlikte Macaristan’ın vermeyi taahhüt ettiği bir bursla Paris’e gelme şansları doğuyor. Ancak Fransa’nın vize vermesi gecikince İtalya üzerinden Fransaya gitmeye karar veriyorlar. Ancak Fransa’ya geldiklerinde Macaristan’ın bursu vermekten vazgeçtiğini öğreniyorlar. Onlarda Macaristan’a dönmekten vazgeçiyorlar ve Fransa’da kalmaya karar veriyorlar. Ile Saint Louis’de bir otelde kalıp ardından Cite des Fleurs’e yerleşiyorlar. Hantai Paris’te önce sürekli müzeleri ve galerileri dolaşıyor. Matisse’e hayranlığını saklamıyor. Jean Dubuffet, Picasso, André Masson ve Max Ernest’den feyz alıyor. Değişik yüzeylere değişik deneysel uygulamalar yapıyor. Kolajlar, sürtmeler, jiletle kazımalar ve damlatma işleri yapıyor en son katlamalara başlıyor. Bu arada Amerikalı ressamlarla Paris’teki bir galeriye sergi yapmaya davet ediliyor.
30 yaşına girdiği gün André Breton’un kapısının önüne bir resim bırakıyor. Bu resimi alan Breton bir sergide bu resimi sergiliyor. O da gidip kendisini Breton’a takdim ediyor. Breton kendisi için kişisel bir sergi düzenliyor ve kataloğunun önsözünü yazıyor.
Yazdığı bir makale ile sürrealist grubun içinde bir kriz yaratmayı amaçlıyor. Marcel Duchamp’ın bir eserine takılıyor. Bu eser “Büyük Cam” olarak da bilinen “Bekarları Tarafından Çırılçıplak Soyulan Gelin” adlı eser. Yeterli tepki alamadığı ve derin anlaşmazlıklar nedeniyle Hantai sürrealist gruptan uzaklaşıyor.
André Breton’u sürrealist grubu dağıtmaya ikna etmek istiyor. Sürrealist son bir sergi yapıyor ve 1955’te gruptan ayrılıyor. Çünkü Breton Jackson Pollock’un “action painting”’inin adını bile duymak istemiyor. Gruptan ayrıldıktan sonra çok büyük bir stüdyoya taşınıyor. Ve yeni bir boyama teknikeri üzerine çalışmalara başlıyor. Önce tüm yüzeyi parlak renklerle boyuyor ardından kahverengiden siyaha kadar değişen koyu yağlı bir katmanla kaplıyor. Ardından tabakayı sıyırıyor ve çeşitli mutfak eşyaları ile renkli katmanı tekrar tekrar kazıyor bir çeşit süpürme hareketi geliştiriyor. Sonuç hem Pollock tarzında negatif bir resim hem de güçlü bir “gesture” tekniği resmi olarak ortaya çıkıyor. 1955 ve 57 yılları arasındaki bu periyodu gesture veya Pollock’un Over-all tarzı bir dönemidir. Abstrakt ekspresyonizm’e yakın duruyor. Pollock’un ve George Mathieu’nün etkisinde kalıyor.
1958 ve1959 da “Pembe Yazım” dediği dönem başlıyor. 1958’de resimde anlaşılmaz kelimelerden oluşan yazılar yazıyor. “Pembe Yazım” diye adlandırıyor ama içinde pembe renk yok. Hrıstiyan dini takvimini kullanarak çeşitli filozofik ve mistik yazıları kırmızı yeşil mor ve siyah çini mürekkebi ile dini takvimin değişik dönemlerinde anlaşılmaz bir şekilde yazıyor.
Daha sonra katlama teknikleri dönemi geliyor.
Önceleri beyaz rengi hiç takdir etmezken ve beyazın hiç bir şeye karşılık gelmediğini düşünürken daha sonraları renkleri ortaya çıkarmak için beyazın mutlaka gerekli olduğuna inanmaya başlıyor.
1967’de Saint-Paul-de-Vence’deki Maeght Vakfının “On yıllık sanat” sergisine katılıyor.
1960-67 yılları arasında “Katlanır Tablo”ları ile bir retrospektif yapıyor ve bu yöntemini kuramsallaştırıyor. Ardından, aynı zamanda annesinin önlüğünü çağrıştıran “masa” veya “tahta” anlamına gelen Latince kelime “Tabula”dan yola çıkarak Tabulalarını (1972–76) yaratıyor.
1976’da, Paris’te, Ulusal Modern Sanat Müzesi’nde o zamana kadarki en önemli retrospektifi ile “Hantaï” bir şekilde yüceltiliyor.
Mayıs 1976’dan itibaren Hantaï, 3 buçuk yıl boyunca resim yapmayı bırakıyor. Ünlü ressam bu dönemde psikolojik bir kriz yaşıyor ve sanatın toplumdaki yerini ve sanat piyasasının zafer çığlıkları karşısında kendi rolünü sorguluyor.
“Kültürel hayattaki her şey bana çok cesaret kırıcı, hatta utanç verici görünüyor nefes alacak bir yer bulamıyorum” diye haykırıyor. Bu dönemde sanat dünyasındaki fikir yokluğu onu çok sarsıyor.
1982’de Hantaï’nin eserleri Osaka ve New York’ta sergileniyor.
Yine aynı yıl Venedik Bienali’nde Fransa’yı 18 büyük Tabula’sı ile temsil ediyor. Hantaï bunu kendisi için çok büyük bir başarısızlık olarak değerlendiriyor. Ardından, kazandığı büyük şöhretin zirvesindeyken, Hantaï tüm kamu faaliyetlerinden vazgeçtiğini ve her şeyden geri çekildiğini duyuruyor.
15 yıl sergileri geri çeviriyor ve hiç bir röportaj vermiyor. Sadece filozof arkadaşlarıyla görüşmeye devam ediyor. Deleuze, Jacques Derrida, Georges Didi-Huberman bunların başını çekiyor. Bazı kitaplara yazı yazıyor. Bazı tablolarını bahçesine gömüyor. Bazılarını tahrip ediyor. Keserek yok ediyor. Eserlerinin ticari meta haline gelmesini protesto ediyor. 1997 de Paris belediyesine 16 tane eserini bağışlıyor. 1998 de Georges Didi-Huberman’ın etkisi ile tekrardan sergi yapmayı kabul ediyor. 1999 yaşadığı dönemin en büyük sergisini gerçekleştiriyor.
Bu sergiyi Münster’deki Westphalian State Museum of Art & Cultural History’de yapıyor. Bu sergide ilk kez “Altın Monokromunu” sergiliyor. Aynı yıl Pompidou çağdaş sanat merkezinde de bir sergisini yapıyor.
2003 Hantaï yine önemli bir bağışta bulunuyor. Pompidou sanat Merkezine bolca eser bağışlıyor.
Simon Hantaï 2008 de 85 yaşında Paris’te öldü. Montparnasse mezarlığın gömüldü. Simon ve Zsuzsa Hantaï birlikte 5 çocuk sahibi olmuşlardır