Paris’te bir Amerikalı; Elliott Erwitt

Paris’te bir Amerikalı

“Aslında fotoğraflarımda hümanizma olduğunu söylemek, şimdiye kadar aldığım en büyük iltifat. » Elliott Erwitt

Mehmet Ömür

Belki bu şehirde doğduğundan o Paris’i, Paris’te Elliott Erwitt i çok sever. Sık sık onun retrospektif sergilerini açar. Hümanist bir Magnum  fotoğrafçısı, Amerikalı Doisneau olarak da anılan Elliott Erwitt 2010 da MEP Avrupa Fotoğraf Evinde sonra da 2012 de L’elephant Paname’da Personal Best/Personal Choise adlı kitabının lansmanı için sergiler açmıştı. Bu kez ise bugüne kadar yapılmış en büyük sergisini Musee Maillol da açtı. Sergi 23 Mart 20923 den 15 Ağustos 2023 e kadar devam edecek. Ancak New York ta yaşayan Erwitt yaşı nedeniyle bu uzun yolculuğu göze alamadı.

İzis, Doisneau, Ronis, Riboud, HCB (Henri Cartier Bresson), hümanist akımın öncüsü isimler… Sokaklarda dolaşırken, ellerinde genellikle bir Leica, dünyaya insancıl bir bakışla bakıp, hassas kağıt üzerine kayıt geçen ustalar. Çoğu İkinci Dünya Savaşı sonrası Paris sokaklarını, banliyölerini fotoğraflayan Fransızlar … ‘Instant decisif’ yani ‘karar anı’ denilen kavramı ortaya atanlar…
Bu Fransızların bazılarından yazılarımızda söz ettik. Bu kez Paris’te sergisini yakaladığımız, bu akımın Amerikalı bir temsilcisi Elliott Erwitt.

Elliott Erwitt dünyaya siyah beyaz ve gri tonlarından bakan, ama bakmakla kalmayıp ikon fotoğraflarını da fotoğraf tarihine bırakan önemli bir fotoğrafçı.
Paris’te Rus anne babadan doğup çok küçük yaşta Amerika’ya göçen Erwitt önce karanlık odada çalışır. Daha sonra Los Angeles ve New York’ta fotoğraf ve sinema eğitimi alır. 1948’den itibaren dönemin en önemli fotoğrafçılarıyla yan yana durur. Fotoğraf akımı yaratan Edward Steichen, Robert Capa ve Roy Striker, Erwitt’in ilk fotoğraflarına hayran kalır ve onu kanatları altına alırlar. Fotoğraf tarihinde önemli yer tutan ve ünlü fotoğrafçıların içinde bulunduğu ‘Farm Security Administration’ organizasyonunda çalışır. 1949’da Fransa ve İtalya’yı turlar. Ardından 1951’de askerlik görevi için yeniden Almanya ve Fransa’ya gider. Askerde fotoğrafçı olarak görev yapar. En güvendiği makinesi orta format Rolleiflex’dir. Kariyeri uzun ve çok verimli olur. Capa ile Magnum ajansına girer. Yıl 1953’tür. 1968’e kadar üç dönem Magnumun yöneticiliğini üstlenir. Bu yıllar Magnum’un Magnum olduğu yıllarıdır. Yaşamı boyunca belgesel, foto röportaj ve reklam alanlarında dolaşır durur ve 20 kitaba imza atar. 84 yaşına geldiğinde hala aktiftir, fotoğrafa hizmet etmektedir. Fotoğrafları dünyayı dolaşır durur. Che Guevera’yı, J.F Kennedy’yi, Jackie Kennedy’yi, Cassius Clay’in ünlü boks maçlarını çeker. İkon fotoğrafları arasında Marilyn Monroe’ninkileri de unutmamak gerekir. Köpek fotoğrafları ise onun imzası sayılabilir.

HÜZÜN VE MUTLULUK

Ewitt’e göre hüzün ve mutluluk birbirine benzer. Belki de bu nedenle Erwitt’in fotoğrafları bu kadar şaşırtıyor insanı. Bu kadar naif bir fotoğrafla bu kadar düşündürücü ve derin anlamlar taşıyan bir fotoğrafı yan yana görmek heyecan yaratıyor. Birçok fotoğraf insanın yüzünde gülümseme bırakıyor. Erwitt yaşamla dalga mı geçiyor?
Çoğu fotoğrafı şiirsel, insanı derin rüyalara daldırıyor ve hiç tartışmasız bu fotoğraf dehası ve görsel yaratıcı insana şapka çıkartıyoruz.
Elliott Erwitt’in teNeues yayınlarından çıkan ‘Personal Best’ adlı eserinde fotoğraflarından çok çeşitli ve güzel örnekler var.

DERİN İÇERİK

İnsan ustanın fotoğraflarına bakmaya doyamıyor. Erwitt’in her yıl sergisi açılsa insan sıkılmadan gidip tekrar tekrar hayranlıkla seyredebilir, diye düşünmeden edemiyorum.
“İyi fotoğraf nedir? Güzel fotoğraf nedir?” soruları da aklım sokan kişidir Erwitt. O konuya bir kaç eğildik geçmişte. Şimdi burada Erwitt’in sanatına baktığımızda zarif, ironik, melankolik zaman zaman da komik yaklaşımlarını fark ediyoruz. Mizah ve duyguyu harmanlayarak, sadece kendisine ait bir bakışla günlük hayatın anlarını ölümsüzleştiren bir tarzı var. Daha da öteye gidiyoruz. Değişik sanat alanlarında olduğu gibi, Picasso’nun resimlerine, Giacometti’nin heykellerine nasıl bakıyorsak Erwitt’in fotoğraflarına da öyle bakıyoruz. Her fotoğrafında yakalanmış derin bir içerik var, derin bir “Şey” var. Özellikle renkli çekimlerinde, Charles de Gaulle, Ernesto “Che” Guevara, Alfred Hitchcock, Nikita Kruşçev ve daha bir çok önemli şahsiyet değişik atmosferlerde bize görünüyor..
1970’li yıllarda sinema dünyasına geçen Erwitt birçok belgesel filme de imza atmıştır. Sergide karşıt cinsiyetler, çocuklar, köpekler, şehirler  ve plaj adlı bölümler var. Tüm sergide 3 katta 215 siyah beyaz ve renkli fotoğraf sergileniyor.  Sergi, işlenen konuların çeşitliliğini ve işin derin bütünlüğünü yansıtıyor.

Musée Maillol, 59-61 rue de Grenelle  75007, Paris