Fauvist mi Ekspresyonist mi? Oskar Kokoschka sen nesin?..
Fauvist mi Ekspresyonist mi? Oskar Kokoschka sen nesin?..
Mehmet Ömür
Paris Modern sanatlar Müzesi üç aydır Oskar Kokoschka retrospektif sergisine ev sahipliği yapıyor.
Eylül 2022 de başlayan sergi 3 ay daha sürecek
ve Şub2023 de sona erecek. Paris’te güz dönemi sergileri arasında Gerard Garouste, Alice Neel, Munch ve Jane Mitchell yanına görülmesi gereken önemli bir sergi.
Oskar Kokoschka; ressam, yazar, dramaturg ve şairdir. 1886 da Viyana yakında doğup 1980 de İsviçrede ölmüş. Sanatçıların yaşamlarını anlatmak kolay değildir. Oskar Kokoschka’nınki de oldukça karmaşık.
1904 ten 1909 a kadar Viyana’da sanat okulunda okumuş. 1910 da okulu bitirir bitirmez Der Sturm dergisinde çalışmaya başlamış ve ilk kişisel sergisini açmış. İki yıl sonra Gustav Mahler’in dul eşi 26 yaşındaki Alma Mahler ile tanışıp 3 yıl fırtınalı bir aşk yaşamış. İlişki bitince çok sarsılıp çareyi orduya katılmakta bulmuş. Alma için 400 den fazla resim yapmış. Hiç bir zaman onu unutmamıştır. 1949 yılında Alma’nın 70. yaşgününde Oskar şöyle der: “Rüzgarın gelini ile sonsuza kadar birleşmiş bulunuyoruz”. Bu konuyu işleyen Kokoschka’nın sergide göremediğimiz bir resmi vardır. ”Bride of the wind” adlı 2001 yılında Alma Mahler’in yaşamını anlatan bir film çekilmiştir.
Birinci dünya savaşı öncesi Viyananın yaramaz çocuğu olmuş, sanatsal ve entelektüel ortamında protest duruşuyla dikkati çekmiş. 1911 de tahtın varisi arşidük François-Ferdind sergisini gezmiş ve ardından ”Bu adamın bütün kemiklerini kırmak lazım” demiştir. Kendisini Egon Schiele ile mukayese eden kritiklere çok kızmıştır. Aynı kritikler Kokoschka’yı ”Tanrının belası” olarak adlandırmışlardır. Sanatının başlangıcında Gustav Klimt tarafından desteklenmiş, Egon Schiele’ye ilham vermiştir. Birinci dünya savaşında iki farklı cephede iki kez yaralanmış. Ölmemiş. 94 yaşına kadar yaşamış ve sanatın bir çok dalında eserler vermiş.
Paris Modern Sanat Müzesindeki serginin adı ”Viyana’da bir Fauve” olmasına karşın kendisi kendisini ekspresyonist olarak tanımlıyor. Serginin küratörü Fanny Schulman bunu şöyle açıklıyor; Viyana’da sanat çevreleri Kokoschka için ”İçimizdeki en vahşimizdir” demiştir. Kendisi de bu yakıştırmayı benimsemiştir. Ayrıca yenilikçi olduğu için küratör Fauvistlerle bir ilişki kurmuştur. Kokoschka aslında yaşam döngüsünü vurgulamak için perspektif ve zaman kavramlarından uzaklaşan ”Viyana Secession” akımına bağlıdır. Bu konuda Kokoschka şöyle der; ”Yaşamı dışa vurmaktan başka bir şey bilmediğim için ekspresyonistim”. Sonra kendi özgür sanat yolunu çizmiştir.
Fransada Munch ve Kokoschka pek iyi tanınmıyorlar. Munch şu sıralar Orsay müzesinde sergileniyor. Kokoscha’nın eserlerine Paris müzelerinde nadiren rastlanmaktadır.
Birinci dünya savaşı sonrasında Alma’dan kalan yaraları sarmak için Deresden Güzel Sanatlar Akademisinde ders vermeye başlamıştır. 1923-34 arası Avrupayı dolaşmıştır. Paristeki sergisi çok övgü almıştır ama maddi açıdan o derecede başarılı olamaz.
Hitler iktidara gelince Nazizme savaş açmıştır. Naziler tarafından dejenere “yozlaşmış” bir sanatçı olarak nitelendirilen eserleri, Alman müzelerinden çekilmiştir. Eserleri nazilerce dejenere sanata örnek gösterilmiş ve olarak sergilenmiştir. Kokoschka daha sonra kendisini tamamen faşizm karşısında özgürlüğü savunmaya adamıştır. Avusturya nazilere geçince Prag’a göçmüştür, orada evleneceği Olga ile karşılaştı, ardından olga ile birlikte Londraya geçmiştir. Londra’da çok zor günler geçirmesine rağmen İngiliz vatandaşılığı almıştır. İkinci dünya savaşından sonra İsviçreye yerleşmiştir, yaşamının sonuna karar orada yaşamıştır. İsviçrede uluslararası üne kavuşmuş ve çok sayıda politikacının tablolarını yapmıştır.
Sergiyi kronolojik olarak geziyor ve Kokoschka’nın tüm tarzlarını ve sanatsal gelişimini görüyoruz. Başlangıçta dışa vurumcu portreler var. Zaman zaman Munch’u anımsatıyor. Eller ön planda önemli rol oynuyor ve arka planlar dağınık. Kokoschka’nın Munch’un eserlerine hayran olduğu biliniyor. Erken yaşlarından itibaren sanat çevrelerini ve burjuvaziyi rahatsız etmiştir. Daha sonra Klimt’e ithaf ettiği ilk kitabını ”Hayalperest çocuklar”ı da genç yaşlarında yazmıştır. Bu kitaptaki cinsel içerikli litografileri skandala yol açmıştır. Klimt’in yönettiği ”Anlaşılmamış sanatçılar” sergi için hazırladığı eseri jüriye göstermeyi reddetmiştir. Klimtin araya girmesiyle eser sergilenmiş daha sonra destekçisi olacak ünlü mimar Adolf Loos tarafından satın alınmıştır. Daha sonraları Kokoschka Loos için ” Virjil’in Dante’yi cehennemden geçirirken rehberlik ettiği gibi, Loos da bana rehberlik etti” demiştir.
”Kadıların ümidi, Katil” adlı tiyatro oyunu sonrasında salonda olaylar çıkmış vali ordudan yardım istemek zorunda kalmıştır. Sanatçı ”Topluma karşı kötü bir niyetim yoktu, dünyaya karşı duruşumu ortaya koymak istemiştim” diye kendisini savunmuştur.
Alma Mahler’den ayrıldıktan sonra insan boyutunda Alma’ya benzeyen bir bebek yaptırmış ve bu bebeği performanslarında kullanmıştır. 4 yıl sonra da bir akşam buluşması sırasında parçalamıştır.
Bu sergide mevcut olmayan diğer önemli eser Anschluss adlı eserdir. Diğer ismi Alice harikalar diyarında olan bu tablosunu antinazi propagandası olarak kullanmış, Almanyanın Avusturya’yı ilhakını protesto etmiştir. İkinci dünya savaşından sonra kendisini tamamen resme vermiştir. Daha çok portreler yapmış. İnsanların ruh hallerini ortaya koymak istemiştir.
Sergide sanatçının değişik dönemlerinden çok sayıda eserler görüyoruz. Alçı boyumalarını, kitaplarını, afişlerini ve desenlerini de görme fırsatını yakalıyoruz.
Kendi otoportreleri de oldukça çok sayıda. Özellikle Dejenere sanatçının otoportresi ve kolları bağlı otoportre dikkatimizi çekiyor. Bir dönem mitolojik konulara takılmış, bir dönemde şehirleri resmetmiş. Savaşta İtalya cephesinde yaralandıktan sonra ”Şu savaşta ölmezsem, bundan sonra sakin resimler yapacağım” diye kendisine söz vermiştir. Bu resimlerden de örnekleri sergide görüyoruz. Bazıları çok renkli hem de çok canlı renkler. Parlak kırmızılar, yeşiller ve maviler…
Fransanın yeterince tanımadığı Oskar Kokoschka bu retrospektifle fransızların ilgisini çekiyor. Paris Modern Sanat Müzesinin girişinde kuyruklar uzayıp gidiyor.
Paris’e yolu düşenlere öneriyoruz.