Devrimin Gözü; Tina Modotti

Devrimin Gözü

Mehmet Ömür

Musee de Jeu de Paume Paris’in en iyi fotoğraf müzelerindendir. Geçtiğimiz hafta 2024 yılının şubat ayı başında iki kadın fotoğrafçının sergisini aynı anda açtı. Bunlardan birincisi artık yaşamayan Tina Modotti adlı devrimci bir fotoğrafçı diğeri genç kadın fotoğrafçı Bertille Bak’tı. Bu sayıda sizlere bu Tina Modetti ve sergisini tanıtmayı planladım. Bu müze sıradışı fotoğraf sanatçıları bulup çıkarışı ile, politik yaklaşımları ve devrimci duruşuyla anılır. 13 Şubatta başlayan Tina Modotti bu tarz fotoğraf sanatçılarından bir tanesi. Modotti1980 lere kadar fotoğraf tarihinde hiç bilinmeyen bir fotoğrafçıydı. Edward Weston’un öğrencisi bu kadın fotoğrafçının fotoğraf yolculuğu oldukça ilginç. Gelin Tina Modotti’yi biraz daha yakından tanıyalım ve Jeu de Paume müzesindeki bu sergisini de değerlendirelim.

Tina Modotti’nin İtalya’nın Udine kentinde 1896 da  doğmuş  ve yaşamı, yirminci yüzyılın ilk yarısının en önemli tarihi olaylarının içinde geçmiştir. Avrupalıların Amerika’ya göç etmiş, Amerika Birleşik Devletleri’nin batı kıyısında sessiz sinemanın doğuşuna şahit olmuş, Meksika’da post-devrimci tarım hareketlerine karışmış, politik duvar resimlerinin yükselişini görmüş ve fotoğraflamış, Meksika yerli kültürünün savunmuş, kadınların kamusal alanda özgürleşmesine destek vermiş, 1917 Rus devrimi sonrası Stalinistler ile Troçkistler arasındaki çatışmayı ve İspanyol İç Savaşını yaşamıştır. Tina Modotti 1920’lerde fotoğrafa büyük katkıda bulunmuştur.  Bugüne kadar yaklaşık dört yüz fotoğrafının bulunmuş olması ve fotoğraf ve sanat sahnesinde bilinmiyor olması onun suçu değildir. Bunu bu sergi sayesinde anlıyoruz.

Tina Modotti, Manuel Álvarez Bravo’dan Graciela Iturbide’ye kadar ardından gelen Meksikalı fotoğrafçıları çok etkilemiştir. Modotti, fotoğrafçılığa Edward Weston ile başlamış, ancak kendi kişisel vizyonunu geliştirerek Weston’un katı fotoğraf öğretisinin ötesine geçmiştir. İtalya’nın Udine kentinden göçmen olarak San Francisco ve ardından Los Angeles’a taşındıktan sonra, Meksika’da “Meksika Rönesansı”na ve post-devrimci kültürel dönüşüme katılır. Yerel sanatçı ve duvar ressamlarının arasında da adı anılan  Modotti, Weston’un katı fotoğraf anlayışını “somutlaştırılmış fotoğrafla” birleştirme başarısını göstermiştir. Mütevazı bir ailede doğmuş olmak, ayrıca göçmen bir kadın olmak onun bakış açısını çok şekillendirmiştir. Bu karakteri onu sosyal eşitsizliklere karşı özellikle duyarlı kılmıştır. 1927’den itibaren Meksika Komünist Partisi’nin bir militanı olarak, fotoğraf makinesiyle yoksulların durumunu ortaya koymaya çalışmıştır. Meksikalı kadınlara yeni bir imaj  çizmek için yoğun çaba vermiştir.  1930’da, komünist  olduğu için Meksika’dan sınır dışı edilir. Sovyetler Birliği’nde yaşarken politik aktivist olur. Kendini tamamen politikaya vermek adına fotoğrafçılığı bırakır. 1930’ların ortalarında Sovyet Komünist Partisi tarafından İspanya’ya gönderilir. İspanyol İç Savaşı sırasında, Uluslararası Kızıl Yardım (SRI) koordinasyonunu üstlenir.  “Savaş çocuklarının” tahliyesinde rol oynar. Askeri hastanelerin yönetiminde rol alır ve propaganda görevlerini başarıyla yürütür. 1939’da Cumhuriyetçilerin yenilgisinin ardından, binlerce İspanyolla birlikte Pirene Dağları’nı geçerek Fransa’ya sürgün gelir. İspanya Savaşında yaşadığı hayal kırıklığından sonra ümitsizce Avrupa’yı  terk eder. 1942’de Meksika şehrinde hayatını kaybeder.

Sergiyi altı bölümde geziyoruz; Birinci bölüm ilk Yıllarla ilgili: Udine’den Los Angeles’a gidiş

Tina Modotti, 16 Ağustos 1896’da İtalya Udine’de, mütevazi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Önce bir süre  babası Giuseppe’nin makine ustası olarak çalıştığı Avusturya’da yaşar. 1905’te Udine’ye döndükten sonra babası, ailesini daha sonra ABD’ye getirmek niyetiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eder. 1913’te, henüz 16 yaşındayken, Tina Modotti, San Francisco’da yaşayan babasının yanına gider.  Tekstil sektöründe çalışmaya başlar, sonra amatör tiyatro ile uğraşmaya başlar. 1915’te, Roubaix de l’Abrie Richey, yani “Robo” ile tanışır. İkisi birlikte, kültürel ve entelektüel açıdan zengin Los Angeles’a taşınırlar. Burada, 1920’den itibaren düzenli poz verdiği fotoğrafçı Edward Weston ile iş birliği yapar. Bu sıralarda aynı zamanda  ilk şiirlerini yazar ve yayınlar ve sinemada şansını dener; aile fotoğraflarında dansçı veya pantolon giymiş kadın pozuyla “yeni kadın”ın bağımsızlığını sergiler. Bu dönemde üç filmde rol alır. The Tiger’s Coat filminde, bir Meksikalı kadını canlandırır. Akdeniz teni ve kara saçlarıyla, Kuzey Amerikalıların o dönemde Latin kadına atfettiği egzotik, romantik ve haşin bir kimlik üzerine giydirilir.

2

Meksika: Objektifin Diğer Tarafı

1923’te, Tina Modotti, Weston ile birlikte Meksika’ya gider ve burada bir portre stüdyosu açarlar. Aynı zamanda, ülkeyi dolaşarak fotoğraf çekerler. Tepotzotlán Manastırı, Meksika veya Zuno’nun Evi’nin çekimlerini yapar. Bu sergideki diğer bazı eserlerde olduğu gibi, hangi eserin tam olarak kime ait olduğu belirsizdir. Bu nedenle bazı eserlerde her iki fotoğrafçının ismi yer alıyor. Bu bölüm, iki fotoğrafçının çeşitli motif ve modellere farklı bakış açılarını karşılaştırmalı olarak da sunuyor. Sirk çadırı, antropolog Anita Brenner ve Nahuatl’ın savunucusu Luz Jiménez gibi fotoğraflar bunlar arasında izleniyor.

Post-devrim süresince Meksika’da yaşanan “sanatsal ve kültürel rönesans” döneminde, Modotti ülkede önemli bir kişilik haline gelir ve o dönem Meksika fotoğrafçılığının çehresini değiştirir. Weston’dan öğrendiği klasik ekol mükemmelliğine, yaşamı kendi çerçevesinden algılama ve gözlemleme yeteneği ile  farklı bir bakış ekler; bu da insana olan duyarlılığını ve sosyal adaletsizlikleri kınama dürtüsünü bize  göstermektedir.

3

Meksika Rönesansı

Meksika’daki ilk yıllarında, Modotti, çoğunlukla zambak, sardunya, gül ve kaktüsleri temsil eden natürmortlar üzerinde çalışır, ancak dönemin resimli dergilerinde, kültürel yerli köklere sahip bir Meksikalılığın sembolü olaran portreler de çeker. Aynı zamanda, Diego Rivera ve José Clemente Orozco gibi Meksikalı duvar ressamlarının çalışmalarını fotoğraflar. Anita Brenner’in Idols Behind Altars adlı eserini [Sunaklar Arkasındaki İdoller] ve Ernestine Evans’ın Rivera’ya adanmış monografisi ile Mexican Folkways dergisini fotoğraflarıyla süsler.

1926 sonunda, Edward Weston Amerika Birleşik Devletleri’ne döner. O yıl, Modotti, San Francisco’da hafif bir Graflex marka bir fotoğraf makinesi satın alır Meksika’ya döner, sokaklara çıkar, Meksika’yı ve artık vatandaşı olarak gördüğü Meksikalıları fotoğraflar.

4

Fotoğrafçılık ve Politik sorumluluk

1927’de Komünist Parti’ye katıldıktan sonra, Tina Modotti’nin politik sorumluluğu artar. Uluslararası Kızıl Yardım örgütüne katılır ve El Machettmekteydi. Gösterilere katılır, bol bol fotoğraf çeker ve Manos Fuera de Nicaragua [Nicaragua’ya Dokunma] gibi politik derneklerin içinde çalışır. Modellerini poz vermeye zorlamadan, gerçekçi bir şekilde fotoğraflar. Bu fotoğraflar arasında şunlar var; eşyalarını rehin bırakmak için sıraya giren vatandaşlar, tarım okullarında eğitim gören çiftçiler, tortilla, lahana, şapka satıcıları, mısır ve odun taşıyan hamallar, Tehuantepec’in çamaşırcıları, çocuklarını taşıyan anneler, La Bolsa mahallesinin yoksul çocukları, halk festivalleri… Bu fotoğraflardan bazıları El Machete gibi gazetelerde ve çoğunlukla komünist eğilimli yabancı dergilerde yayınlanmıştır.

5

Politik Alegoriler

Modotti, kimliğin temsilinin ikilemiyle karşı karşıya kalır: estetik ilkeleri göz ardı etmeden halka hitap edecek bir görsel dil nasıl bulunur? Tina bu sağlayabilmek adına, sembolik ve alegorik bir fotoğrafçılık yapar: Woman with Flag [Bayraklı Kadın] sadece komünizmin bir resmi değildir, aynı zamanda insanların kendi iradelerinin gücü ve politik idealleri sayesinde bağımsızlık kazanma güçlerini gösterir. Modotti ayrıca, toprağın işlenmesi gibi komünist ideallerden ve özgürleşmiş halkı simgeleyen soyut kavramlardan yola çıkarak, yan yana yerleştirilmiş unsurlarla natürmortlar da çekmiştir.  Örneğin [Orak, kartuş kılıfı ve mısır koçanı] veya [Gitar sapı, kartuş kılıfı ve mısır koçanı] gibi objeleri bir arada çekmiştir. 1929 da Meksika Ulusal Kütüphanesinde sergi açtığında bir fotoğraf manifestosu da yayınlamış, Ara güler usulu ‘Ben sanatçı değil, fotoğrafçıyım’ diye deklarasyonda bulunmuştur.  Modotti, yaratıcı hayal gücünün varlığını reddeder.

6

Fotoğrafçılıktan Sonrası: Fotoğraf ve Politik Eylem; 1930-1942 yılları

1930’da, Tina Modotti, Meksika’dan sınır dışı edilir. Pascual Ortiz Rubio’ya yönelik bir suikast girişimine katıldığı iddiası vardır ve  Avrupa’ya geri döner. Kısa bir süre Berlin’de kalır, fotoğrafçılık yapmaya çalışır ancak işler istediği gibi gitmez. Sovyetler Birliği’ne gider. Uluslararası Kızıl Yardım (SRI) üyesi olarak çalışmalara odaklanır. Bu tarihten sonra Modotti’nin profesyonel bir fotoğrafçı olarak faaliyet gösterdiğine dair bir iz bulunmamaktadır.

Sovyet Komünist Partisi, onu Cumhuriyetçi İspanya’ya gönderir. İç Savaş sırasında, SRI’yi koordine eder: Madrid’deki Maudes hastanesinin yeniden düzenlenmesinde görev alır.  Yaralı milisler yardımcı olur. SRI’nin gazetesi olan Ayuda’yı denetler ve burada “María”, “Carmen Ruiz” ve “Vera Martini” gibi çeşitli takma adlarla birkaç makale yazar. Bir taraftan da propaganda sorumlusudur. Komünist Parti’ye bağlı olan SRI, o sırada politik mahkumlar ve aileleri için yardım ve destek sağlayan ana organizasyondur.

1937’de katılımcıları arasında André Malraux, Anna Seghers, Ernest Hemingway, Alexis Tolstoy, Octavio Paz, Elena Garro, Rafael Alberti, María Teresa León, Robert Capa ve Gerda Taro’nun bulunduğu II. Uluslararası Yazarlar Kültür Kongresi’nde görev alır. 1939’da, o zamanlar yaşam arkadaşı olan İtalyan gizli ajan ve komünist politikacı Vittorio Vidali ile birlikte Meksika’ya döner. 1942’de, erken yaşta kalp krizinden hayatını kaybeder. Ölümünden sonra Meksikalı arkadaşları ve sürgündeki İspanyol Cumhuriyetçiler tarafından Meksika şehrinde onuruna bir anma düzenlenir. Zamanla unutulan eserleri, 1970’lerden itibaren yeniden sergilenmeye ve incelenmeye başlar.

Zamanının önemli bir gözünü, Susan Meiselas gibi devrimci bir fotoğrafçı kadını tanımak istiyorsanız bu sergiyi görmenizi öneririm. Sergi 12 Mayıs’a kadar 1, Place de la Concorde 75001 Paris adresinde devam edecek.