Aşk mahkemeleri
Orta Çağ’daki “aşk mahkemeleri” ya da özgün adıyla “cours d’amour”, özellikle 12. yüzyılın sonları ve 13. yüzyılın başlarında Fransa’nın güneyinde, Provence bölgesinde ortaya çıkan sosyal ve kültürel bir olguydu. Biraz daha detaylı anlatayım:
Aşk Mahkemeleri (Cours d’Amour) Nedir?
-
Kökeni: Bu mahkemeler genellikle aristokrat çevrelerde, özellikle soylu kadınların başkanlığında toplanırdı. Genellikle edebiyatla iç içeydi; şairler, trubadurlar (gezgin ozanlar) ve soylular arasında geçen bir tür sosyal oyun gibiydi.
-
Amaç: Gerçek anlamda hukuki bir mahkemeden ziyade, aşkın ve flörtün kurallarını tartışmak, aşkın ahlaki sınırlarını belirlemek ve bazı durumlarda aşkla ilgili “davaları” karara bağlamak amacıyla düzenlenirdi. Yani “bir kişi sadakatsiz miydi?”, “bir bakış bir ihanete girer mi?”, “bir sevgili ne kadar bekletilebilir?” gibi sorular masaya yatırılırdı.
-
Başkanlık: Bu mahkemelere genellikle soylu ve entelektüel kadınlar başkanlık ederdi. Kadınların burada aktif bir rol oynaması dikkat çekicidir. Çünkü orta çağda yani 700-800 yıl önce kadınların söz sahibi olup aşkın toplumsal kurallarını belirleme gücüne sahip olması ilginçtir.
Ne Tartışılırdı?
-
Aşkın Doğası: Gerçek aşk ne demektir? Aşk ve Cinsel arzudan farklı mıdır? Aşk ahlaki mi olmalı? gibi sorular tartışma konuları arasına girerdi.
-
Ahlaki Davalar: Bir kişi sevgilisine karşı kaba mı davrandı? Sadık mıydı? Sevgisini yeterince gösterdi mi?
-
Yargı Süreci: Şiirler, anlatılar ve şarkılar üzerinden argümanlar sunulur; kararlar ise yine edebi bir dille, ama ciddi tonlarda verilirdi.
Örnek Bir Tartışma Konusu
“Bir adam, evli bir kadına aşık olmuşsa ve bu aşk karşılıklıysa ama fiziksel yakınlık yaşanmamışsa, bu sadakatsizlik sayılır mı?”
Bunun gibi sorular, günümüzde bile bazı ilişkiler üzerine düşünmemizi sebep oluyorsa o günkü durumu oldukça anlamlıdır diye düşünüyorum.
Gerçek mi, Kurmaca mı?
Bazı tarihçiler bu mahkemelerin tamamen kurmaca ya da edebi bir oyun olduğunu iddia ederken, bazıları bunların sosyal hayatta gerçekten var olduğunu, ancak resmi kurumlar gibi işlemediğini savunur. Yani bir anlamda, aşkın “tiyatro sahnesi” denebilir.
Aşk mahkemeleri, dönemin romantik aşk anlayışını şekillendiren önemli bir kültürel fenomendir. Bugünkü “ilişki danışmanlığı” ya da “ilişki kuralları” gibi kavramların edebi, aristokratik ve toplumsal bir versiyonuydu diyebiliriz.
Solyu aşık uzaktan sevdiği evli kadın için şu sözleri sarf eder;
“Sustuğum her kelime, sana dokunduğum bir an gibiydi,
Ve bakışlarımda taşıdım sana ait olmayan bir kalbi.
Ama senin onuruna, ellerime zincir vurdum;
Sadece ruhuma izin verdim sevmeye.”
Karar:
Kontes ve diğer soylu kadınlar kısa bir istişarenin ardından şu kararı verirler:
“Sözü geçen aşığın sevgisi, dürüstlüğün ve ölçülülüğün ifadesidir.
Ancak aşık olduğu kadının kalbi, kocasına bağlı kalmalıdır.
Kalpte yaşanan aşkın ahlaki sınırları vardır.
Bu aşk, sadece şiirle var olmalı; gerçeğe dönüşmemelidir.”
Sonuç:
Aşık aşkını yazdığı şiirlerle sürdürür. Aşık olunan ise, sadık kalmayı seçer ama her mektubu saklar, kimseye göstermez. Aşkları sessizce, uzak mesafelerden, onurlu bir şekilde devam eder. Ve bu mahkeme, aşkın yalnızca bedende değil, ruhta da yaşanabileceğini tarihe düşer