Hititçeyi çözen Bedrich Hrozny..

 

Antik Anadolu topraklarında, tarihçiler Herodot ve Strabon’un belirsiz tasvirleriyle ve Eski Ahit’te defalarca anılan Hititler, yüzyıl önce hâlâ bir gizemdi. Tarih sahnesinde sadece bir hayalet gibi görünen bu eski halk, M.Ö. ikinci binyılda Anadolu’dan Suriye’ye kadar uzanan, Babil’i fetheden ve Mısırlılarla çarpışan büyük bir güç olarak yükselmişti.

Ancak 1879’da, Bohemya’da doğan ve adı Hitit uygarlığıyla özdeşleşen Bedrich Hrozny’nin döneminde, bilim dünyası bu konuda hâlâ az şey biliyordu. XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren elde edilen bazı ipuçları ve ilginç buluntular, bilim insanlarını, arkeologları ve şarkiyatçıları sürekli olarak bu antik bulmaca üzerine düşündürmüştü. İlk büyük buluş, arkeolog Charles Texier’in 1830’da Anadolu’da İasilikaia’da bir “yazılı kaya” ve Boğazköy’de eski bir şehrin kalıntılarını keşfetmesiyle oldu.

Bu keşiflerden sonra, 1887’de Mısır’daki Tell-el-Amarna’da Akadca yazılmış tabletler bulundu. Bu tabletler, M.Ö. on üçüncü yüzyıldan kalma ve iki Hitit hükümdarını da içeren diplomatik yazışmaları içeriyordu. Hugo Winckler, 1907’de Ankara’nın doğusunda, Boğazköy’de yaptığı kazılarda on binlerce tablet  ortaya çıkardı. Bu tabletler, Anadolu’nun çeşitli dillerinde kullanılmış antik Çağ yazılarını barındırıyordu.

Hrozny’nin çalışmaları, bu tabletlerin deşifresiyle başladı. 1915’te, “Hitit Probleminin Çözümü” başlıklı bir makale yayımlayarak, bu dilin İndo-Avrupalı diller ailesine ait olduğunu keşfetti. Bu, dilbilimde büyük bir dönüm noktasıydı ve Hrozny’nin bu dildeki ‘balık’ ve ‘baba’ kelimelerini çözebilmesi, İndo-Avrupalı dillerin yayılma ve etkileşimine dair yeni bir perspektif sundu.

Hrozny’nin çalışmaları, Hitit Kanunlarını ve Kraliyet Annallerinin önemli parçalarını çevirmesine olanak sağladı. Bu çeviriler, Hititlerin zengin ve kompleks hukuki ve yönetimsel yapısını ortaya koydu.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonrası, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde de Hrozny, Hitit hiyerogliflerini çözmeye çalıştı ama bu konuda başarılı olamadı. Bu yazılar, yalnızca cuneiform tabletlerdeki Hititçe değil, aynı zamanda daha önce bilinmeyen bir dildi. Hrozny, 1934’te Türkiye’de beş ay süren bir çalışma gezisine çıktı ve bu dönemde büyük hiyeroglifik yazıtların kopyalarını çıkardı.

Hrozny’nin araştırmaları, antik çağ bilimindeki bilinmezleri aydınlatmaya devam etti ve onun çalışmaları, bugün hâlâ değerli bilgiler sunmaktadır. Hititlerin ve onların dilinin gizemi, tarih öncesi dönemlerin karmaşıklığını ve zenginliğini bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır.

4