BORDERLAND mı? BODYLAND mı?
Irmak Dönmez’in sergi davetiyesi elime geçtiğinde çok mutlu oldum. Paris’e yerleştiğimde başlangıçta Türk sanatçıların ve Türk kadın sanatçıların Paris sanat arenasında bir türlü hak ettikleri yeri bulamadıklarından şikayet eder dururdum. Sonraları vites küçülttüm acaba hak etmediklerinden mi bulamıyorlar yoksa başka sorunlar mı var diye düşünmeye başladım. Bu yıl Paris Photo’da bir tek Türk kadın fotoğrafçı vardı. Genç umut vadeden fotoğrafçıları açtığı önemli sergi Circulation(s) da 24 fotoğrafçıdan bir tanesi Türk değil. Sonuçta üzücü bir durum. Arada sırada tek tük Türk sanatçıları Paris Photo’da Art Paris Paris Bazel ve diğer uluslararası fuarlarda görünce mutlu oluyor onlarla veya onları temsil eden galeri sahipleriyle tanışmaya çalışıyordum. Elimden geldiğince de onları bloğumda yazıyordum. Irmak dönmezi çok önceleri tanımıştım. Üniversitede sanat eğitim alıyordu Daha sonra İzlanda gezimizde rastlaşmış orada rezidans aldığını öğrenmiş mutlu olmuştuk. Nihayet Paris geçici Grand Palais deki Art Paris’de sergisini görüp eserlerinin çok güzel sattığını görünce göğsüm kabarmıştı. İşte nihayet yeni bir Alev Ebnuzziya bir Nil Yalter filiz veriyor diye düşünmüştüm. Bu düşüncemiş boş olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. İşte Irmak dönmezin son sergisi; karma sergisi ama eminim sadece Fransada değil başka ülkelerde de tek başına sergiler açacak. Cünkü cesareti ve sanatı bunun ip uçlarını veriyor. 28 Kasım – 5 Aralık 2024 tarihleri arasında Paris’in yaratıcı nabzını tutan Confort Mental’de sanatseverlerle buluşacak olan BORDERLAND (Sınır Bölgeleri) sergisinde Irmak’ın dışında 5 sanatçı daha var. Sergi bedenin bir sınır bölgesi olarak konumlandığı, sabit formun gerçekliği ile bu formu aşma arzusunun çatıştığı bir temayı ele alıyor. Sergi, bedenin yalnızca fiziksel bir kabuk değil, aynı zamanda dönüşümün, yeniden yaratmanın ve direnişin de mekânı olduğuna vurgu yapıyor.
Mikhail Bakhtin’in grotesk kavramını ilham kaynağı olarak alan bu sergi, kimliğin sabitliğine meydan okuyan, bedenin dekonstrüksiyonu ve yeniden yapılanması üzerinden anlam arayışına çıkan eserlerle dolu. Bedenin hem sınırlayan hem de dönüştüren yapısına dair bu çok katmanlı anlatı, ziyaretçileri alışıldık kavramları sorgulamaya davet ediyor.
Sanatçılar ve Perspektifleri
Sergide yer alan altı sanatçı, her biri kendi özgün ifade biçimleriyle bedenin sınırlarını arayıp göstermeye çalışıyor:
- Alice Bandini: Atık malzemelerle çalışan Bandini, zamansallık ve madde arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Entropi ve insan kibri temalarını deri ve miselyum gibi organik malzemelerle işleyen sanatçı, dönüşümün kaçınılmaz doğasına ışık tutuyor.
- Lorenzo Conforti: Hayal gücüyle beslenen eserlerinde, izleyiciyi rahatsız edici fakat aynı zamanda büyüleyici bir atmosferin içine çeken Conforti, belirsiz imgelerle dolu gerçeküstü dünyalar yaratıyor. Çeşitli medyaları ustalıkla kullanan sanatçı, sınırların ötesinde birbakış açısı sunuyor.
- Irmak Dönmez: Fenomenolojik bedeni ve toplumsal normları tartışmaya açan Dönmez, kadınlık ve annelik kavramlarını göğüs ve cinsel organlar üzerinden ele alıyor. Beslenme ile ticarileştirme arasındaki gerilimi somutlaştırdığı eserleri, toplumsal beklentilere dair keskin bir eleştiri niteliğinde.
- Hugo Guérin: Heykel ve görsel sanat disiplinlerini buluşturan bu sanatçı, canavarımsı figürlerin hibrid doğasını inceliyor. Groteskin sınırlarında dolaşan eserleri, “öteki” olma algısını yeniden yorumlayarak hibrit bedenler aracılığıyla güçlü bir dönüşüm hikâyesi sunuyor.
- Michel Jocaille: Kapitalist estetiğin aşırılıklarına meydan okuyan Jocaille, kitsch ve kamp estetiğini cesurca kucaklıyor. “Kötü” malzemelerle çalışan sanatçı, cinsiyet ve akışkanlık temalarını ele alırken, bizi estetik anlayışımızı yeniden gözden geçirmeye çağırıyor.
- Yasmine Louali: Tüketim, ritüel ve bellek arasındaki kesişim noktalarını araştıran Louali, mutfak unsurlarını performans ve heykelle birleştiriyor. Özellikle yiyeceklerin toplumsal ve kültürel anlamlarına odaklanan sanatçı, ritüellerin duygusal ve fiziksel etkilerini sorguluyor.
Sınırları Aşan Sesler
Sergiye, geleneksel ve deneysel ses manzaralarının etkileşimlerini keşfeden müzisyen ve ses tasarımcısı Eity’nin eşsiz kompozisyonları eşlik ediyor. Bu ses evreni, ziyaretçileri görsel bir deneyimden öteye taşıyarak çok duyusal bir yolculuğa çıkarıyor.
Küratörlerin Vizyonu
Serginin küratörleri Teresa Ranchino ve Kevin Scott. Sergi onların ortak vizyonunun ürünü. Ranchino ve Scott, sınırların ötesine geçen bir anlatı oluşturmak için birbirinden farklı sanat pratiklerini aynı çatı altında buluşturuyor. Onların rehberliğinde BORDERLAND, yalnızca bir sergi değil, dönüşümün ve özgürlüğün izini süren bir manifestoya dönüşüyor.
Sınırların ötesine geçen bu benzersiz sergi kısa süre açık kalacak. Dilerim yolu Paris’e düşenler fırsat yaratıp görebilirler. BORDERLAND, bir sınır bölgesinde olmanın ne anlama geldiğini hem bedensel hem de metaforik düzeyde yeniden düşünmenizi sağlıyor. Paris’te kaçırılmaması gereken bir sanat etkinliği…