Bodeaux mektupları
Bordeaux da neler oluyor?
Selam,
Sana Bordeaux’daki son gelişmeleri anlatmak istiyorum, çünkü son dönemde burada ilginç şeyler oluyor! Hani uzun süredir Bordeaux şaraplarıyla ilgili hep olumsuz konuşuluyordu ya, sanki o dönem yavaş yavaş geride kalıyor. Ünlü şatolar ve daha az bilinen bağlar adeta yeniden doğuyor ama bu değişim şimdilik pek de önemli değil gibi. Yani, devrim var ama sessizce, temkinli adımlarla ilerliyor.
Geçen kış Bordeaux’nun yeniden canlandığını söylemiştik ya, orası doğru ama henüz tam anlamıyla patlama yapmadı diyebilirim. Pauillac’tan Saint-Emilion’a kadar birkaç şatoya gittik, gördüğüm kadarıyla birçok üretici hâlâ kendi bildiği geleneksel yolda ilerliyor. Ancak, bazı küçük üreticiler yıllardır kimyasallardan uzak bir üretim yapıyorlar ve bence asıl devrim oralarda yaşanıyor.
Bu arada Bordeaux’daki bağ alanlarının %75’i çevre sertifikasına sahip olmuş ! Ama tam anlamıyla organik olabilen sadece %25. Geri kalanının çoğu, HVE adı verilen, çevreye daha az yük getiren bir sertifika kullanıyor. Hani, “organik olsun olmasın, asıl mesele şarabın kalitesi” diyorlar ya, işte şatolar da bu yüzden organik sertifikayı almak yerine, daha doğal yöntemler denemeyi tercih ediyor. Bazıları kuş yuvaları yapıyor, bazıları da arı kovanları yerleştiriyor. Anla artık.
Üzüm çeşitliliğine de biraz el atmışlar. İsimlerini belki hiç duymadğın veya belki de çok az duyduğun yeni üzümler var: Arinarnoa, Marselan, Touriga Nacional… Ama Bordeaux’da herkesin ağzında şu sıralar bir başka üzüm var: Cabernet Franc! Merlot ve Cabernet Sauvignon’a canlılık kattığını zaten biliriz. Şu an çok trend, her yerde dikiliyor ama üzüm harmanlamalarında çok küçük oranlarda katılıyor.
Bunun yanında, şatolardaki değişim sadece üzüm çeşitleriyle sınırlı değil. Mesela, artık şarabın içindeki özü “ekstrakte etmek” yerine, aromaları “yavaşça infüze etmeye” çalışıyorlar. Yani, daha nazik bir üretim tarzına geçiş var. Meşe fıçılardan da yavaş yavaş uzaklaşıyorlar ama büyük şatolar hâlâ %50-100 arası yeni meşe kullanmayı seviyor. Değişim daha çok ikinci şaraplarda göze çarpıyor: Daha hafif, daha az odunsu ve içmesi daha keyifli hale geliyorlar.
İşin iletişim kısmında da şatolar kendini epey geliştirmiş! Mesela Château Palmer diye bir şato var; sitelerine gir, bir tane bile şaraptan bahsetmiyorlar ama tüm Palmer dünyasını harika fotoğraflarla anlatıyorlar. İşte sana linki; https://www.chateau-palmer.com/en/range . Sosyal medyada da kendilerini daha gençlere hitap edecek şekilde konumlandırıyorlar. Bir diğer örnek Château Tronquoy, Saint-Estèphe 2019 için öyle bir mavi etiket yapmışlar ki, göz alıcı! Genç neslin doğal şarap şişelerindeki gibi orijinal tasarımları sevdiğini fark etmişler.
Artık şarap şişelerinde sadece “Bordeaux’nun Büyük Şarabı” yazmak da yetmiyor. Tüketiciler, şarabı üreten kişinin adını, hikayesini görmek istiyor. İnsanlar şato markasından çok, şarabın arkasındaki kişiye bağlanıyorlar. Şatolar da bunu çözmüş, yavaş yavaş etiketlere üreticilerin isimlerini eklemeye başlıyorlar. Ancak Bordeaux’nun dağıtım yapısı hâlâ klasik yöntemlere bağlı. Negociant diye bilinen aracıların olduğu ticaret sistemi, bu şarapların %60’ını ve ihracatın %80’ini yönetiyor. Ama bazı şatolar artık doğrudan tüketiciye ulaşmak istiyorlar.
Bu arada, Bordeaux’daki o büyük, kapalı kaleler de kapılarını açmaya başladı. Artık şatoları ziyaret etmek, şarap tadımları yapmak, hatta bazılarının içindeki restoranda yemek yemek mümkün. Mesela Smith Haut Lafitte ve Château Franc Mayne gibi şatolar şarap turizmi rotaları oluşturmuş, Troplong Mondot ve Pavie ise arazide restoran açmışlar. Bazı şatolar daha da ileri gidip şarap mağazaları veya farklı deneyimler sunuyor. Yani, “gel, bizi daha yakından tanı” diyorlar resmen!
Bu yeniliklerle birlikte, şatolar sommelier’lerle, yani restoranların şarap uzmanlarıyla yeniden bağ kurmaya çalışıyorlar. Nîmes’deki iki yıldızlı Duende restoranın baş sommelier’si Logan Thouillez, Bordeaux şaraplarını yeniden tanıtmanın en iyi yollarından birinin, küçük şatolar aracılığıyla olduğunu söylüyor. Bu tarz “butik” şarapları menülerinde sunarak Bordeaux’yu yeniden canlandırmaya çalışıyorlar.
Özetle, Bordeaux değişiyor ama daha gidecek çok yolu var. Şatoların bu yavaş devrimini hızlandırmak için destek ihtiyaçları var. Yine de, Bordeaux’nun bu yeni yüzü gelecekte çok daha parlak olabilir. Fırtınalara rağmen Bordeaux hâlâ Fransa’nın sembolü!