İki Elin Senfonisi
Her canlının doğanın kaprislerine boyun eğdiği, görünmeyen bir simetri ve kaosun yönettiği bu dünyada, insana sıra dışı bir hediye verildi— iki el. İlk bakışta bu durum önemsiz gibi görünebilir. Fakat bu anatomik tasarımın derinliklerinde, insanlığın kaderini şekillendiren bir yaratım, ikilik ve ustalık gizlidir.
İlkel zamanlarda, eski varlıkların uzuvlarına ilk kez baktığını hayal edin. Her el bir diğerinin ikizi olsa da, kendine has bir kişiliğe sahiptir. Bir el olsa olsa Yaratıcı olarak adlandırılırdı, toprağın tozundan rüyalar şekillendiren bir el. Diğeri ise Koruyucu, hayalleri koruyan, hayata geçeni bütün ve canlı tutan bir muhafız olabilirdi. Birlikte dans ederek, insanlığın öyküsünü yazdılar, medeniyetlerin dokusunu bir iplik gibi dokuyarak zamanın ipek dokusunu ilmek ilmek ördüler.
Koruyucu ve Yaratıcı ikili: Dualitenin Öyküsü
Bu iki el sadece , biri rehberlik ederken diğeri ince bir işçilikle şekil veren araçlar değildi, aynı zamanda birer hikaye anlatıcısıydılar. İlk sembolleri mağara duvarlarına çizdiler, ilk müzik notalarını oyulmuş kemiklere kazıdılar ve daha sonra toplumları şekillendirecek hukuk ve felsefe ve bir sürü başka kuralları yazdılar. Ancak bu öykünün özü, sadece ne yaptıklarında değil, nasıl yaptıklarında gizlidir. Bunu tek değil, iki elin mükemmel dengesiyle yaptılar.
İnsanın her yarattığı bu ikili doğanın izlerini taşır. En basit eylemi ele alalım: alkışlamak. Bir el, diğerine çarparak anlık bir çarpışma yaratır ve bu, varlığı, coşkuyu ya da ritmi duyuran bir ses oluşturur. Bu çarpışmada hem karşıtlık hem de birlik vardır. Bu ikilik, varoluşun paradoksunu yansıtır. Buraya ‘Mutuluğun paradoksu adlı yazımın linkini koyayım’
https://mehmetomur.net/wp-content/uploads/2019/02/%C3%96m%C3%BCrden_24-25.pdf
Ömürden_24-25
Kaos ve uyum, çatışma ve barış. Eller, inşa ettikleri dünyanın aynasıdır; bir dünya ki çatışmaya ihtiyaç duyarak gelişir, ama hayatta kalmak için iş birliği olmazsa olmazdır .
Savaş zamanlarında, eller kılıçlar ve kalkanlar taşır. Biri yıkım için sağa sola savrulurken diğeri savunma için sağlam durmaya çalışır. Barış zamanlarında ise, toprakları işler, toprağı besler ve emeklerinin meyvelerini güzelce toplar. Ve yıldızların ötesini hayal ettikleri an geldiğinde, iki elin uyum içinde çalışması (aynı iki kişininki gibi), uçuş, keşif ve bin bir türü aleti yaratır.
Bilimsel Uyum
Fakat iki elin büyüsü sadece mecazi anlamda değildir. İnsan beyninin içinde gizemli bir düzen işler. Beynin iki yarı küresi iki farklı dil konuşur. Bir yarı küre dili, mantığı ve düzeni yönetirken; diğeri mekansal farkındalık ve yaratıcılık şarkıları söyler. Bir düet gibi bu beyin parçaları elleri mükemmel bir uyumla yönetir. Ellerin yaptığı her hareket dünyaya şekil veren, resimi renklendiren birer fırça darbesi olur.
Bu iki elin simetrisi, bedenin bu ayna gibi görüntüsü, evrimde bir tesadüfi bir kaza değildir. Bu, ustalıkla yaratılmış bir anahtardır. İki elle, insanlar eşit ölçüde hassasiyet ve güç geliştirdi. Bir cerrahın neşteriyle bir ressamın fırçası aynı parmaklarla tutulur, ancak farklı dünyalar yaratır.Biri bedenin içine, diğeri ise tuvalin üzerinde iş tutar. Bir piyanistin parmakları tuşlar üzerinde bir örümceğin ağını örmesi gibi hareket eder; her el bağımsız, fakat amaçta birbirine bağlıdır.
Ancak belki de bu çift uzuvların en büyük başarısı, insanlara iletişimi öğretmeleridir. İnsanlar konuşmadan önce, jestler yaparlardı. Ellerle havada sessiz kelimeler dokur, zamansız hareketlerle mesajlar iletilirdi. Günümüzde bile işaret dilleri televizyonda ana haberlerde veya başka ortamlarda gördüğümüz gibi ellerin anlam taşıma gücüne bir kanıttır. Eller, tek bir ses çıkarmadan konuşur, bileğin bir hareketi ya da parmakların açılmasıyla sevgiyi, korkuyu, öfkeyi ve umudu ifade ederler.
Koruyucunun İkilemi: Felsefi Bir Yansıma
Yine de tüm büyük güçler gibi, iki elin armağanı da bir yükle bize gelir. Koruyucu ve Yaratıcı eller sıkça büyük bir çatışma içinde bulurlar kendilerini. Bir an ortaklar gibi, köprüler inşa eder, tarlaları eker ve bir bebeği kucaklarlar. Bir sonraki anda ise rakiplerdir. Biri sıkıca tutarken diğeri bırakmak ister, biri inşa ederken diğeri yıkar. Bu ikilik, insan ruhunun özünü açığa çıkarır: yaratma ve yıkma, tutma ve bırakma arzusu.
Bu mücadele, en büyük sanat eserlerine ve en karanlık savaşlara neden olmuştur. Aynı el bir dostu yerden kaldırabilir veya suratına öfkeyle vurabilir; aynı parmaklar bir sevgiliyi okşayabilir veya bir ölüm aracı haline gelebilir. Dolayısıyla eller sadece yetenek sembolleri değil, aynı zamanda birer seçim aracıdır. Hayatta var olduğumuz süre içinde, her parmak aldığımız yolların sessiz tanıklarıdır.
Bütünlüğü Kucaklamak
Bu gerilimlere rağmen, ya da belki de bunlar sayesinde, iki el birlikte bir bütünlük sembolüdür. Birbirine kenetlendiklerinde bir daire oluştururlar. Birlik ve barış halkası oluşturup mesaj verirler. Bize, karşıtlıklara rağmen, bölünmüşlüğe rağmen, bütünün her zaman parçaların toplamından daha büyük olduğunu anlatırlar. Tek bir el sınırlıdır, erişiminin kenarlarıyla çevrilidir. Ancak iki el bir araya geldiğinde, birleştirir, kavrar ve ayrılmış olanları tekrar bir araya getirebilir. Sevdiğim bir deyişi buraya koyayım; United we stand, devided we fall.
Sonuçta, iki elin öyküsü sadece işlevsellik veya biyoloji ile ilgili değildir. Bu, olasılıkların öyküsüdür. Biz seçim yapma yeteneği ile doğmuş varlıklarız. Hem inşa edip hem de yıkabilen, hem sevebilen hem de savaşabilen. Ellerimiz, insan olmanın özüdür. Varoluşun gelip geçen anlarını yakalamak, kusurlu bir dünyada güzellik yaratmak ve her daim daha büyük bir şeye uzanmaya çalışmak. İşte hepsi bu. Şu geçici olduğumuz dünyada hepsi bu.
Onun için her şeye şekil veren, hayallerimize bekçilik eden ve kaderlerimizi bile belirleyen bu elleri için küçük bir yazı kaleme aldım . Çünkü her kavrayışta, her bırakışta, her okşamada ve her darbede kim olduğumuz gerçeğini ellerimiz bize fısıldar. Düalitede, ikilik içinde var olan bizler, iki elin gücünü kullanarak, bir olmayı arzuladığımız bir dünyada kısa süre yaşayan canlılarız.