Paris’te yalnız oturmuş içkisini yudumlayan yan masadaki yaşlıca bey bizim Türkçe konuştuğumuzu fark edince bize laf attı.
15 defa Türkiye’ye gelmiş bu Fransız bir sanat koleksiyoneri.
Siyasal bilgilerde okumuş birkaç sene içinde büyükelçiliğe yükselemeyeceğini anlayınca hariciyeyi terk etmiş. Kendini sanata ve gezmeye adamış.
Ege denizinin iki yakasında bilmediği yer kalmamış.
Avignon’da yaşayan bir antikacının Normandiya’da eline geçirdiği Hale Asaf desenlerini satın almış ve bunları göstermek üzere bizi evine davet etti.
Hale Asaf 32 yaşında bu dünyadan ayrılmış önemli bir Türk ressamı. Ülkemizde de pek tanınmıyor. Oysa Fikret Muallanın öncüsü.
Maalesef arkasında çok fazla eser bırakacak kadar uzun süre de yaşayamamış. Kistler dolu akciğeri ve kansere yenik düşen vücudu ona fazla çalışma olasılığı tanımamış.
Köklü bir Osmanlı ailesinin kızı olan Hale Asaf önce Roma’da teyzesi Mihri Müşfik Hanım’dan resim dersleri almaya başlamış, ardından Paris ve Berlinde resim çalışmalarına devam etmiştir. Berlin ve İstanbul’da güzel sanatlarda eğitim almış Avrupa’da okuma hakkını kazanmıştır. Paris’te Lhote atelyesinde eğitiminin ardından Bursa’ya resim öğretmeni olarak atanmış o da Fikret Mualla gibi bu resim öğretmenliğini çok anlamlı bulmamıştır.
O zaman Avrupa’ya eğitime gönderilip ülkeye dönen sanatçılardan çok farklı bir sanatçı duruşu sergilemiştir.
Hale Asaf 1924 de Mısıra kaçan babasının Salih soyadını bırakıp dedesinin Asaf soyadını almıştır.
Fikret Mualla’dan bir süre önce Paris’e gidip kendi imkanlarıyla yaşamaya başlayan bu araştırmacı ressamımız başlangıçta konstrüktif bir desen anlayışını benimsemiş daha sonra “geç kübizm” anlayışıyla 14 yaşından beri aldığı resim eğitimini etkisiyle kendi tarzını yaratmayı başarmıştır.
İşte bu tarz Fransa’daki çeşitli sergilerde takdir kazanmasına neden olmuştur.
Bize birbirinden güzel Hale Asaf desen ve guaşları gösteren bu kibar sanat koleksiyoneri Hale Asaf’ın modern Türk sanatında yeni bir sayfa açan, “bağımsız sanatçı”ların ilk örneğini oluşturduğunu iddia ediyor.
Söylediklerinde de haksız sayılmaz.
Hale Asaf İstanbul’da seramik sanatçısı İsmail Hakkı Oygar’la evliliğini ve fakültedeki görevini bitirip tek başına hiç desteksiz Paris’in yolunu tutmuştur.
Paris’te, dönemin avangard sanatçılarıyla yakın ilişkiler kurmayı başarmış ve çalışmalarını çeşitli galerilerde sergilemiştir.
Faşizm karşıtı İtalyan yazar Antonio Aniante ile tanıştı ve onunla birlikte yaşamaya başladı. Aşkı uğruna zor şartları kabul etti, 33 yaşında yaşama gözlerini yumdu.
Bu yalnız adamın evinde Hale Asaf’ın 20 kadar desenini görme imkanını bulduk. Saatlerce bu önemli ama hakettiği üne kavuşamamış ressamımız hakkında konuştuk.
Bu resimler Normandiya-Avignon-Paris hattını nasıl yapmış, kimlerle karşılaşmış ne gibi yorumlar almıştı. Bunlara cevap aramaya çalıştık.
1938’de 33 yaşında ölen Hale Asaf Paris güney banliyösünde Thiais Mezarlığı’na gömülmüş. Sonyılları maddi açıdan sıkıntılı ve hastanelerde geçmiştir. Aniante kendisine büyük bir aşkla bağlı kalmış son nefesine kadar yanından ayrılmamıştır.
Resimleri de muhtemelen birlikte yaşadığı Antonio Aniente’nin evinde kalmış. 2. Dünya Savaşı öncesinde bu resimler ne şekilde nerelere dağıldı pek iyi bilinmiyor. Savaş sırasında kaybolanlar dışında Türkiye’de sanatseverlerin satın aldıkları ancak onlarca olsa gerek.
Kendisiyle ilgili 2007 yılında geniş bir biyografiyi Burcu Pelvanoğlu yazmıştır. Kitap YKY yayınlarından çıkmıştır.
Bu yaşamdan geçerken iz bırakanlara ve yaşamı sanat dolu yaşayanlara selam ediyoruz.