İnsanı Anlamak
İnsanı Anlamak: Direniş, Ahlak ve İçsel Özgürlük Üzerine Dört Kitaplık Bir Çalışma
Bugün sizlere, insanlık düşüncesini farklı cephelerden ele alan dört önemli eserden yola çıkarak “insan olmanın anlamı” üzerine kapsamlı bir düşünce yürütmek istiyorum. Söz konusu eserler:
- Immanuel Kant – Pragmatik Açıdan Antropoloji
- Immanuel Kant – Salt Aklın Sınırları İçinde Din
- Louis Lavelle – Felsefe ve İçsel Yaşam
- Andrea Marcolongo – Aeneis: Direnme Sanatı
Bu dört eser, farklı dönemlere ve düşünce sistemlerine ait olsalar da, insanlık hakkında bize ortak ve evrensel bir hakikati söylerler:
“İnsan olmak, sürekli bir mücadeledir; insan, kendi doğasıyla, tutkularıyla, kaderle ve kötülükle yüzleşerek insan olur.”
Şimdi, bu ortak hakikati adım adım, her bir kitabın penceresinden anlamaya çalışalım.
I. İnsan, Kendiyle Mücadele Eden Bir Varlıktır
Andrea Marcolongo’nun Aeneis: Direnme Sanatı eseri, Roma’nın kurucusu Aeneas’ın hikayesinden yola çıkarak insanın hayattaki direnişini anlatır. Marcolongo’ya göre, Aeneas sadece bir kahraman değil, her insanın kaderinde saklı olan mücadele figürüdür.
- Aeneas, Troya’nın yıkılışından sonra yurdundan olur, sevdiğini kaybeder, halkıyla beraber sürgüne çıkar.
- Fakat tüm bu yıkımlara rağmen ayakta kalır, çünkü insan olmanın özü, yıkıntılar arasından geleceğe yürüyebilmek demektir.
Burada Marcolongo, insanı, düşse de yeniden ayağa kalkabilen, acı çekse de yolundan dönmeyen bir varlık olarak tanımlar. Ve bu “direnme sanatı”, yalnızca bir kahramanlık öyküsü değil, her birimizin günlük hayatında yaşadığı görünmez savaşların adıdır.
Louis Lavelle ise Felsefe ve İçsel Yaşam adlı eserinde, benzer bir kavramı içsel alanımıza taşır:
- Ona göre insan, yalnızca dış dünyaya karşı değil, kendi iç dünyasına karşı da mücadele verir.
- İçsel özgürlük, insanın en değerli ve en zor ulaşılan yanıdır.
- Lavelle, insanın her an kendi varlığını kurmak zorunda olduğunu, yani insanın bir “olma çabası” olduğunu söyler.
Dolayısıyla Lavelle, Aeneas’ın dış dünyadaki direnişini, insanın iç dünyasında, kendi benliğini kurma savaşı olarak yorumlar.
II. İnsan, Ahlaki Bir Varlıktır: Tutkular ve Aklın Mücadelesi
Kant’ın Antropoloji Pragmatik Açıdan eseri, insanı hem doğa yasalarına bağlı bir varlık, hem de akıl ve ahlak sahibi bir özne olarak ele alır.
- Kant’a göre insan, tutkulara, arzulara ve eğilimlere sahiptir. Bizi harekete geçiren güçlü içgüdülerimiz vardır.
- Ancak insan, yalnızca bu doğa güçlerinin yönlendirdiği bir varlık değildir. Aklı sayesinde, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilebilir.
Burada Kant, insanı çift kutuplu bir varlık olarak gösterir:
- Hayvani yönüyle doğaya bağlı
- Aklı ve ahlakı sayesinde doğanın ötesine geçebilen
Kant’ın derin sezgilerinden biri şudur:
“İnsan, kendi içinde bir savaş alanıdır. Tutkularıyla aklı, doğasıyla ahlakı arasında sürekli bir çatışma yaşar.”
İşte bu savaş, insanın asıl mücadelesidir.
III. İnsan, Kötülüğe Eğilimli Ama İyiliği Seçebilen Bir Varlıktır
Kant’ın Salt Aklın Sınırları İçinde Din adlı eseri, insan doğasındaki kötülük sorununu ele alır. Kant’a göre insan:
- Doğası gereği, kötülüğe eğilimlidir.
- Bencil çıkarlar, kibir, hırs gibi eğilimler, insanın içinde her zaman mevcuttur.
- Ancak insanın büyüklüğü, bu kötülüğe rağmen iyiliği seçebilmesidir.
Kant, bu mücadeleyi ahlaki bir savaş olarak tanımlar:
“İnsanın içinde hem şeytani eğilimler hem de ahlaki yasa vardır. Gerçek insanlık, ahlaki yasayı seçebilme cesaretinde ortaya çıkar.”
Burada Kant, insanı basit bir “iyi” ya da “kötü” varlık olarak değil, seçimleriyle insanlaşan bir varlık olarak görür.
IV. Dört Kitabın Ortak Mesajı: İnsan Olmak Bir Mücadeledir
Bütün bu eserleri birleştirdiğimizde ortaya çıkan büyük resim şudur:
- Marcolongo ve Lavelle, insanın direniş ve içsel özgürlük yoluyla kendi kaderini inşa edebileceğini gösterir.
- Kant, insanın akıl ve ahlak yoluyla tutkularını dizginleyebileceğini ve kötülüğe rağmen iyiliği seçebileceğinianlatır.
Hepsi şunu söyler:
“İnsan, yalnızca doğuştan gelen özellikleriyle değil, mücadele ederek, direnerek, ahlakı ve içsel özgürlüğü seçerek insan olur.”
İnsanın gerçek anlamda insan olabilmesi için, kendini sorgulaması, karanlık yönleriyle yüzleşmesi, doğruyu ve iyiyi seçmek için çaba göstermesi gerekir.
V. Bugün İçin Anlamı: Neden Hâlâ Önemli?
Bu dört kitabın mesajı, bugün bizler için de son derece günceldir.
- Modern dünyada, savaşlar, krizler, teknolojinin insanı yalnızlaştırması, insan doğasının sınandığı yeni meydan okumalar var.
- İnsan, tüketim ve haz kültürünün esiri olmaya itiliyor.
- Bencil çıkarlar, kısa vadeli kazançlar, doğa ve insanın yok sayılması, her gün ahlakın sınandığı sahnelerdir.
Ama tüm bunlara rağmen, insan olmanın özünü, bu dört eser şöyle hatırlatıyor:
“İnsan olmak, kötülüğe ve yıkıma rağmen direnmek, içsel özgürlüğünü korumak, ahlaki olarak doğru olanı seçmektir.”
VI. Sonuç: İnsan, Her Gün Yeniden İnşa Edilmesi Gereken Bir Varlıktır
Sonuç olarak, insan, her sabah yeniden kendini kurması gereken, ahlaki ve içsel bir mücadele içinde var olan bir varlıktır.
“Her insan, kendi içinde Aeneas’tır: yıkıntılar arasından yürüyen, geçmişin yükünü omuzlayan, geleceği inşa etmeye çalışan kişidir.”
Ve Lavelle’in dediği gibi, insan içine dönerse, o derin sessizlikte özgürlüğünü ve hakikatini bulabilir.
“İnsanlık, içsel direnişle başlar.”